AYŞE

ÜSTAD M.H. ULUĞ

"AYŞE"

Aptes bozmaya dağ da devesinden inmişti

Peygamberin haberi yoktu! Bu yanlış işti!

Bu arada yürüyüp kervân hayli yol aldı;

Ayşe deveci ile bir gece yalnız kaldı!

Ertesi gün evine gelince dağdan Ayşe,

Çok çirkin dedikodu üretildi bu işe!

RESÛL dedi:“Babana git!”,“Bekle Cebrâil’i!”

Ayşe dedi: ‘ÂLÎ’ye sor! Mâdem ki o Velî!’

ÂLÎ dedi: ‘RABB’imiz etmişken zinâyı men,

Suç olsa, gönderirdi O Cebrâil’i hemen!’

Ancak, ‘Size söyleyip almadığından izin,

Boşamaya hakkınız yine de vardır sizin!’

RESÛL gönderdi onu babasının evine!

Âyet gelince döndü o sevine sevine!

ÂLÎ’ye can düşmanı olarak bağladı kin!

Ve RESÛL hastalandı... Henüz sağ idi lâkin!

Yine ondan izinsiz babasını yolladı!

Namaz kıldırmak için! Ki halef olsun adı!

Halîfe seçilince babası, hadîs düzdü!

RESÛL’den mirâs olmaz imiş! FÂTMA’yı üzdü!

Selman dedi: ‘Ganimet verdi, duydum ahmed’i!’

Bekir:‘Ehlibeyttensin sen’ deyip dinlemedi!

‘Tabutumu tutmasın Ömer,Osman ve Bekir!’

Dedi : ÂLÎ’ye FÂTMA ,‘Var ellerinde çok kir!’

Dertle göçtü! Ayşe de hiç vicdân azabı yok!

Dedi adamlarına ‘Atın tâbûtuna ok!’

Kızını gömdürmedi babasının yanına!

Tâbûtunda bir daha hıçkırdı FÂTMA ana!

‘Osman’ın katilinin Muaviyedir adı!’

Demişken; seçilince ÂLÎ, onu suçladı!

Dedi: ‘Keşke ölüp de görmeseydim bu günü!’

‘Âh bir duysam onun da ben öldürüldüğünü!’

ÂLÎ yapmadı vâli Talha ile Zübeyr’i!

Ayşe’yle birleştiler! İşin değişti seyri!

Artık vâlilik değil, halîfelikti gaye!

Post için dosta kıymak kadar yok şey pespaye!

Güyâ her ikisine cennet müjdelenmişti,

ALLAH hâşâ yanılmaz! Bu hadîs düzme işti!

Yalnız RESÛL demişti Zübeyr’e:“Zâlimce sen,

ÂLÎ’ye savaş ilân edeceksin! Bir bilsen!

Ama yine de senin kim keserse başını,

Pişirir o cehennem ateşinde aşını!”

Topladılar bir ordu! Ne utanmak var! Ne âr!

Ayşe bu kez, indiği deveye bindi tekrâr!

ÂLÎ dedi: ‘Talha ve Zübeyr’e atmayın ok!

Şimdiye dek, İslâm’a çünkü hizmetleri çok!’

Kesti yolu köpekler! Deme bu itin huyu!

Ayşe dedi:‘Olmasın bu yer o Hev’ab suyu!’

Zîrâ demişti RESÛL: “Köpekler eder akın!

Hev’ab suyudur adı! Sen ordan geçme sakın!”

‘Bu yer orası değil’ diye edildi yemin!

Ayşe sâkinleşerek, durumdan oldu emin!

İlk yalancı şâhitlik İslâm’da budur işte!

Yemin, öz! Ne al! Ne sat! Asla alışverişte!

Oğluna dedi Talha: ‘ÂLÎ’nin safından çık!’

Cevap verdi: ‘Tövbe et de! Alnın olsun açık!’

Talha, ÂLÎ’ye ricâ etti; ÂLÎ kırmadı!

‘Babana git evlâdım’ dedi! ‘Baba, HAK adı!’

Oğlu gidip çıkardı zırhı! Attı kalkanı!

Ve başsız vücûdundan fışkırdı şehit kanı!

Yaş aktı gözlerinden ÂLÎ’nin yavaş yavaş!

Devenin çevresinde başladı müthiş savaş!

Kesilince devenin kılıçla dört ayağı,

Nârasından çözüldü küfrün dizinin bağı!

ÂLÎ harbi kazanıp Ayşe’yi aldı esir!

On üç bin şehit vardı! Oldu çok müteessir!

Talha ölmüş! Zübeyr’in kafası kesilmişti!

‘“HANÎF DÎN”’i açacak mührü fitne silmişti!

‘Beni affet kazandın’ dedi, Ayşe! ‘Âferin!’

ÂLÎ dedi:‘Affetmek zekâtıdır zaferin!’

“Sana kendi hakkımı, affediyorum Ana!

Şehitlerse, kul hakkı!’ ‘Ben karışamam ona!’

‘“Bir mâsûm öldüreni, bilirsin HAK, herkesi;

Aynen öldürmüş gibi yargılar!”’ ‘HAK ilkesi!’

RESÛL eşi olarak güvenme şefâata!

Kızına bile dedi: “İltimas ummak hatâ!”

RESÛL eşi hakkında hem var özel bir âyet:

‘“İki kat ceza olur! Suçlu ise o şayet!”’

Dön evine! Bir daha çıkma benden izinsiz!’

‘Bana verdiği hakkı RESÛL’ün, bilirsiniz!’

Birden sapsarı oldu, pembe yanaklı yüzü!

Anlamıştı ne demek idi; ÂLÎ’nin sözü!

Zîrâ eşi çiğnerse edebe âit usûl,

Boşama yetkisini, ona vermişti Resûl!

‘“RESÛL’ün zevceleri anneniz”’ diyor âyet!

Ancak, boşama hakkı saklı! Bu mühim gayet!

Her insânın bile bak öz annesiyken Havvâ,

Hevesine uyunca, HAK kovdu! Aldı hava!

Bu savaşa târihte denir ‘Deve savaşı!’

Deve kendi vücûdun! Bul bineni! Ol aşı!

Bir deve var! İçimden gelir her an sevesi!

Ayşe’nin ki değil de! O, ‘“SÂLİH’in devesi!”’

M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 21.03.1997