ETHER (AETHER)- AKAŞA YASASI’NA GİRİŞ (1)
Ether, arketipsel doğası nedeniyle 7. Boyutta var olduğu için fizik bir madde gibi sıkıştırılabileceğini düşünmek anlamsız.
HANIF TÜRK
ETHER (AETHER)- AKAŞA YASASI’NA GİRİŞ (1)
Ether’in (Aether) maddenin algılanamayan 4. Hali olarak tanımlanmasının Hakikatle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.
Birinci derece açılımda; insanın fizik-metafizik yapısında 7 beden bulunur.
Bunlar;
1- Fizik beden
2- Yaşam beden (can)
3- Duygu beden
4- Zihin beden
5- Ruh beden
6- Sekine beden
7- Hakk beden
Buna paralel olarak Dünyanın da 7 Enerjetik bedeni ve dönüşüm süreci vardır. Sadece bizim bulunduğumuz güneş sisteminde her bir gezegenin 7 enerjetik yapısı ve 7 boyutlu değişim süreci vardır (Yedi Yasası).
Kainatta tüm gezegensel sistemlerin değişmez yasalarından biri budur (Yaratım Yasası).
Bu boyuttan açılacak olursa Ether maddenin 4. Boyutu değil, 7. Boyutudur. Çünkü Ether denilen yapı tüm kainatta sınırsız ezeli ve ebedi Arketipsel enerjetik formdur. Yani işlenmemiş Saf Süper-Soyut yapıdır.
Ether’in işlenme süreci akışkan olması ile başlar. 6. Boyut Akaşa'dır.
7. Boyut: Ether Boyutu
6. Boyut: Akaşa Boyutu
Yani Yaratım’da işlenmemiş Saf enerji olan Ether’in bir iş ve oluş (Yaratım) kapsamında Akaşik boyutta işleme alınması, Ether denilen sonsuz enerji boyutunda bir dalgalanma ve akabinde girdap yaratır (Kaos-Nizam Yasası).
Sonuçta işlenen yapı Ether’dir fakat boyutsal farklılık nedeniyle her alt boyut üst boyuttan gizli durumda bulunur.
Yani Ether Boyutu ile Akaşa Boyutu arasında ve diğer 7 boyutun her biri ile diğeri arasında perdeleme vardır.
Fakat bu boyutların birbirinden bağımsız olduğu anlamına gelmez. Yani tüm boyutlar birlik ilkesi doğrultusunca her an birbirinden haberdar ve sistematik işler.
Dolayısıyla Ether’in, maddenin 4. Boyutu olduğu yanlıştır. Çünkü maddenin süptil hali artıp süper-soyut boyuta yaklaştıkça derecelendirme mümkün olur.
Michelson-Morley Deneyi’nin Anlamsızlığı
Ether’in evrenin her yerinde eşit dağılamayacağını, bazı yerlerde fazlayken bazı yerlerde az olacağı düşünüldü. Ve bu madde ışığı taşıdığına göre Ether maddesinin az olduğu yerlerde ışık yavaş, fazla olduğu yerlerde ışığın hızlı gitmesi gerektiğini iddia etti. Bu yüzden şu an Michelson-morley adı verilen deney yapıldı. Ether diye bir madde olmadığını ve ışığın boşlukta da yayılabildiği anlaşılmış mış (!)..
Bu deney tam anlamıyla bir akıl tutulmasıdır ve birbiriyle çelişen öğeler içerir.
Kainatta Ether’in bulunmadığı yer yoktur.
Fakat Ether’in gözlemlenebilen boyutu kendisi değil Akaşa Boyutu olur.
Akaşa’nın aktiflenebilmesi için bir iş veya oluş durumunun mevcut olması gerekir.
Işık her ne kadar Ether içinde yayılsa da, matruşka misali içiçe geçmiş sitemler bulunur.
Işık hızında bir değişimin olmaması Ether’in var olmadığı değil tam aksi varolduğunu gösterir.
Gözlemci enerjetik dalgalanma yaratmadığı sürece ışık hızı ve yönü değişmez ve değiştirilemez.
Işığın yönü ve hızını değiştirecek boyut Kainatın 2. Enerji bedenidir.
İnsanda mikro düzeyde 2. Enerji beden yaşam beden olarak adlandırılır ve ana işlevi her ne kadar canlının yaşamını sürdürmesi olsa da birçok farklı fonksiyonları organlar üzerinde görülür değişimler oluşturur.
Bu fizik bedende hastalık olarak adlandırılır. Ama öğrenci eğer ki fizik beden hastalıklarının tek sorumlusu yaşam beden der ise hataya düşer.
7 enerji bedeni ve enerjetik bedenler arasındaki bağı inkar etmiş olur.
Hakikatte 7. Bedenden akışkan haliyle ilerleyen akım, en son fizik bedende hasar oluşturur.
Michelson-Morley Deneyi eğer bu konuda o kadar haklıysa Güneşten gelen ışığın ısı ile beraber nasıl dünyaya ulaşabildiği, Dünya ve Güneş arasındaki uzay boşluğu düşünüldüğünde güneş ısısının nasıl Dünyaya gelebildiğini açılaması gerekir. Bu anlamda bu deney tam anlamıyla ilkeldir!
Stokes-Planck Teorisi Saçmalığı
Stokes modelinin başka bir versiyonu Theodor des Coudres ve Wilhelm Wien (1900) tarafından hazırlanmıştır. Bunlar esîr çekimini yerçekimsel kütle ile doğru orantılı olduğunu varsaydılar. Esîr tamamen dünya tarafından çekilmiş ve sadece kısmi olarak dünyadaki küçük cisimler tarafından çekilir. Stokes'in sapma açıklamasını korumak için, Max Planck (1899) Lorentz ile mektup aracılığı ile etherin sıkıştırılamaz olabileceğini ama Dünya'nın çevresindeki yerçekimi sayesinde yoğunlaşacağına dair tartışmış ve bu da Stokes teorisine gerekli olan durumu sunmuştur
Ether, arketipsel doğası nedeniyle 7. Boyutta var olduğu için fizik bir madde gibi sıkıştırılabileceğini düşünmek anlamsız.
Ether, Kuantum düzeyde var olur ve sıkıştırılması ya da müdahale edilmesi imkansızdır.
Kainattaki 7 boyutsal enerjiden sadece ilk 4 forma müdahale edilebilir.
Ether, fizik ve metafizik platformda sadece var olur ve gözlemcidir.
Ether ve Gezegensel Tartışmalar
Ether’in gezegensel yapıların etrafında yoğunlaşıp yoğunlaşmadığı, gezegenler ile birlikte mi yoksa ayrı mı hareket ettiği gibi soruları sormak cehalettendir.
Gezegenler de yasaya uygun olarak Ether içindedir.
Bir gezegenin yörüngesinin veya enerji alanının değişmesi birincil derecede Ether ile ilgili değildir.
Gezegen değişimleri ya da dünyamızın geçmişte yaşadığı eksen kaymalarının nedeni yönlendirilmiş Ether’dir!
Nihayetinde ekvator kutup, kutup ekvator olmuştur.
Bu durumu fiziksel boyutta anlatabilmek için Elektro-Manyetik Darbe (EMP) kelimesini kullanırız.
Fakat bahsettiğimiz konu EMP’nin etkisinden binlerce kat daha fazladır.
Hatta bir Güneş sistemini tek bir akış ile yok etme kabiliyetine sahiptir!
Hanif TÜRK