Hz. İsa'nın Dünyevi ve Öz Kimliği: Tyanalı Apollonius ve Nasıralı İsa Üzerine Bir İnceleme
Hazreti İsa'ya hakikat verilmiş ve 'Kutsal Ruh' ile desteklenmiştir. Kutsal Ruh, Sekine (Shekinah) olarak da bilinir. Sekine, Allah'tan Hakerenler’e verilen kutsal bir ruhtur.
HANIF TÜRK
Hz. İsa'nın Dünyevi ve Öz Kimliği: Tyanalı Apollonius ve Nasıralı İsa Üzerine Bir İnceleme
Hz. İsa'nın Dünyevi Kimliği: Tyanalı Apollonius
Tyanalı Apollonius, M.S. 1. yüzyılda yaşamış, filozof, mistik ve şifacı olarak bilinen önemli bir figürdür. Efsanevi bir yaşam süren Apollonius, Roma İmparatorluğu'nun çeşitli kentlerinde etkili olmuş ve dönemin düşünsel atmosferine önemli katkılarda bulunmuştur. Felsefi görüşleri ve mucizevi eylemleriyle tanınan bu figür, Hz. İsa'nın dünyevi kimliğiyle ilişkilendirilmiş ve benzerlikleri üzerine çeşitli tartışmalar yapılmıştır.
Apollonius'un yaşamı hakkında en kapsamlı bilgi, onun biyografisini yazan Philostratus'un eserlerinden edinilmektedir. Apollonius'un Pythagorasçı felsefeye sadık kaldığı, doğaüstü güçlere sahip olduğu ve mucizeler gerçekleştirdiği anlatılmaktadır. Bu mucizeler arasında hastaları iyileştirme, doğa olaylarını kontrol etme ve hatta ölüleri diriltme gibi olağanüstü yetenekler bulunur. Apollonius'un bu mucizevi yetenekleri, Hz. İsa'nın gerçekleştirdiği mucizelerle karşılaştırıldığında dikkate değerdir.
Tyanalı Apollonius'un felsefesi, etik ve ahlaka büyük önem vermekteydi. Pythagorasçı geleneğe bağlı kalarak, ruhun saflığı ve erdemli bir yaşam sürdürme üzerine yoğunlaşmıştı. Bu yönüyle, Hz. İsa'nın öğretilerine benzer bir etik sistemi benimsediği söylenebilir. Her ikisi de dönemin mistik ve dini ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışmış, mucizeler ve ahlaki öğretilerle halk üzerinde derin izler bırakmışlardır.
Hz. İsa'nın Öz Kimliği: Nasıralı İsa
Nasıralı İsa, Hristiyanlığın temel figürü ve inanç sisteminin merkezinde yer alan kişidir. İsa'nın Nasıra'dan gelmiş olması, ona verilen bu unvanın kaynağıdır. Tarihsel olarak, Nasıralı İsa'nın kimliği, yalnızca bir yer adından çok daha fazlasını ifade eder.
Onun mesajı, Tanrı'nın krallığının yakın olduğu ve insanların tövbe ederek bu krallığa katılmaları gerektiği üzerine kuruludur. İsa, aynı zamanda mucizeler gerçekleştirdiği ve hastaları iyileştirdiği söylenen bir figür olarak da tanınır. Özellikle, İsa'nın ölüleri diriltmesi ve doğa üzerinde kontrol sahibi olması gibi olaylar, onun mesih olduğuna dair inancı güçlendirmiştir.
Yahudi geleneğinde beklenen Mesih, Tanrı tarafından gönderilecek kurtarıcı ve kral olarak tanımlanır. İsa'nın bu rolü üstlenmesi, onun takipçileri tarafından büyük bir coşkuyla karşılanmışken, dönemin dini liderleri ve Roma İmparatorluğu tarafından tehdit olarak algılanmıştır. Bu durum, İsa'nın çarmıha gerilmesiyle sonuçlanan olaylar zincirini başlatmıştır.
'Nasıralı İsa' terimi, İsa'nın kimliğini ve misyonunu anlamak için kritik öneme sahiptir. Bu terim, sadece bir yer adını değil, aynı zamanda onun dini ve ahlaki misyonunu da ifade eder. İsa'nın Nasıra'dan gelmiş olması, onun mütevazı kökenini ve insanlara yakınlığını simgeler.
Kur'an'da 'Nesârâ' ve Harf İlmi ile Anlamı
Kur'an'da geçen 'Nesârâ' kelimesi, Hristiyanları ifade etmek için kullanılır. Bu terimin kökeni ve anlamı, İslam teolojisinde ve harf ilmi aracılığıyla derinlemesine analiz edilmiştir. 'Nesârâ' kelimesi, Arapça dilinde 'yardım edenler' veya 'yardımcılar' anlamına gelen 'nasr' kökünden türemiştir. Bu bağlamda, Hz. İsa'nın havarilerinin ve takipçilerinin de 'yardımcılar' olarak anılması, kelimenin kökeniyle uyumlu bir anlam taşır.
Kur'an'da 'Nesârâ' terimi, Nasıralı İsa'ya inananlar için kullanılırken, 'nas' ve 'ra' harflerinin batıni anlamlarına da dikkat çekmek gerekir. 'Nas' kelimesi, halk veya topluluk anlamına gelirken, 'Ra' harfi ise ruhaniyet ve ilahi bilgiye işaret eder. Bu harflerin birleşimi, 'Nesârâ' kelimesinin, ilahi bilgiyi topluluk içinde yayma misyonunu üstlenmiş kişilere atıfta bulunduğunu gösterir.
Harf ilmi, İslam'da her bir harfin manevi bir anlam taşıdığı inancına dayanır. 'Nesârâ' kelimesinde geçen 'n' harfi, nur yani ışık anlamına gelirken, 's' harfi ise sır, gizli bilgi anlamına gelir. Bu bağlamda 'Nesârâ' kelimesi, ilahi ışığı ve bilgiyi taşıyan, bunu insanlara ulaştıran kimseler olarak da yorumlanabilir.
Hz. İsa'nın öz kimliği bağlamında, 'Nesârâ' terimi, onun mesajını ve misyonunu daha iyi anlamamıza yardımcı olur. İsa'nın sadece bir peygamber değil, aynı zamanda ilahi bilgiyi ve nuru insanlara ulaştıran bir rehber olduğunu ortaya koyar.
Kur’an’da Allah’ın İsimleri
Kur’an’da Allah’ın isimleri, O'nun niteliklerini ve özelliklerini ayrıntılı bir şekilde tanımlar. Bu isimler, Allah’ın büyüklüğünü, yüceliğini ve kudretini ifade eden özel anlamlar taşır. Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın 124 ismi geçmektedir ve her biri O’nun farklı bir yönünü temsil eder. Bu isimlerin her biri, Allah’ın yüce sıfatlarını açıklamak ve O’nun kudretini anlamak için önemli birer anahtardır.
Örneğin, "El-Rahman" ve "El-Rahim" isimleri, Allah’ın sonsuz merhametini ve şefkatini ifade eder. "El-Melik" ismi, O’nun mutlak hükümdarlığını simgelerken, "El-Alim" ismi ise Allah’ın her şeyi bilen sıfatını vurgular. İsimlerin her biri, Allah’ın farklı bir özelliğini ön plana çıkararak, O’nun mükemmeliyetini ve eksiksizliğini anlatır.
Kur’an’da geçen bu isimler, sadece Allah’ın yüceliğini anlatmakla kalmaz, aynı zamanda Müslümanların günlük yaşamlarında nasıl bir yol izlemeleri gerektiğine de işaret eder. Örneğin, "El-Adl" yani "Adil olan" ismi, Müslümanların adaletli ve dürüst bir yaşam sürmeleri gerektiğini öğretir. "El-Gafur" yani "Bağışlayan" ismi ise, Allah’ın kullarını bağışladığı gibi, insanların da birbirlerini affetmeleri gerektiğini hatırlatır.
Errahman ve Errahim: İki Boyut
Kur’an-ı Kerim’de, bu iki isim sıklıkla bir arada kullanılır. Örneğin, Fatiha Suresi’nin başında "Bismillahirrahmanirrahim" ifadesi yer alır. Bu ifade, "Rahim olan Rahman" anlamına gelir ve Allah’ın hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında rahmet sahibi olduğunu vurgular. Arapça harf "ب" (ba) ile çift boynuz olarak gösterilen bu sembolizm, Allah’ın Yaratımının iki boyutuna işaret eder.
Çift boyutlu yasalar, İslam’da ve özellikle Kur’an’da sıkça karşılaşılan bir kavramdır. Rahman ve Rahim isimleri de bu bağlamda değerlendirilir.
Nasırali İsa ve İncil’in İslam’daki Yeri
'Nasırali İsa' ifadesi, İslamiyet'te İsa Peygamber'i tanımlamak için sıkça kullanılan bir terimdir. 'Nesara' kelimesi, 'Nasıralı' şeklinde Türkçeleşmiş olup, genellikle coğrafi bir bölgeden ziyade, İsa Peygamber'in Rabbine tabi olmuş bir insan olduğunu vurgular. Bu kapsamda, İsa Peygamber'in Allah'ın elçisi olarak gönderilmiş ve onun emirlerine tam bir teslimiyet içinde yaşamış olduğu ifade edilir. İslam, İsa'nın (a.s.) peygamberlik misyonunu ve onun Allah'a olan bağlılığını ön plana çıkarır.
İncil ise İslamiyet'te önemli bir yere sahiptir, ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, Kur'an'da bahsedilen İncil'in, günümüzdeki Hristiyanlıkta bulunan dört ana İncil'in (Matta, Markos, Luka, Yuhanna) hangisi olduğu veya bunlardan biri olup olmadığı konusudur.
İslam'da İncil'in yeri ve önemi, hadis kitapları ile karşılaştırılabilir. İncil'in de İsa Peygamber'in (a.s.) sözleri ve yaşam tarzını yansıtan bir kitap olduğu kabul edilir. Ancak, İslam'da İncil'in bugünkü hali ile değil, Allah tarafından indirildiği özgün hali ile kabul gördüğü belirtilir.
Bu çerçevede, İslam ve Hristiyanlık arasındaki ilişkiler ve farklılıklar, İncil'in bu iki din açısından nasıl değerlendirildiği üzerinden de anlaşılabilir. İslamiyet, İsa Peygamber'i ve İncil'i ilahi misyonlarının bir parçası olarak kabul ederken, Hristiyanlık, İsa'nın (a.s.) Tanrı'nın oğlu olduğu ve İncil'in Tanrı kelamı olduğu inancını taşır. Dolayısıyla, bu iki din arasındaki farklılıklar, temel teolojik kabullerden kaynaklanmaktadır.
Levhi Mahfuz Nedir?
Levhi Mahfuz, 'korunmuş levha' anlamına gelir ve tüm kutsal kitapların ana metinlerinin bulunduğu yer olarak kabul edilir. Bu kutsal metinlerin taslaklarının saklandığı bir katmandır ve Rabbin yanında mevcuttur. Yani, bu katmanda tüm kutsal kitapların arketip metinleri bulunmaktadır.
Levhi Mahfuz'a ulaşmak, şeffaf boyutta mümkündür. Ancak bu katmana sadece hakikate ermiş ruhlar erişebilir. Eğer bir kişi gerçek İncil nüshasına ulaşmak istiyorsa, bu kattan akaşik (etherik) düzeyde kitabı okuyabilir. Bu süreç, fiziksel değil, ruhsal bir deneyim gerektirir.
Hazreti İsa ve Kutsal Ruh
Hazreti İsa'ya hakikat verilmiş ve 'Kutsal Ruh' ile desteklenmiştir. Kutsal Ruh, Sekine (Shekinah) olarak da bilinir. Sekine, Allah'tan Hakerenler’e verilen kutsal bir ruhtur. Bu ruh, ilahi bilgeliği ve hakikati arayanlar için bir rehber görevi görür.
Her kelime bir harftir, her harf özde noktadır ve nokta ise sonsuzdur. Kelimeler, kalem ile yazılır ve ilahi kalem Allah’ın halifeleri olan peygamberler tarafından kullanılır. Bu nedenle, her bir kelimenin derin bir anlamı ve ruhsal bir önemi vardır.
Levhi Mahfuz'un derinliklerinde saklanan bu kutsal bilgiler, hakikati arayanlar için bir ışık kaynağı olabilir. Ancak bu katmana ulaşmak, sadece ruhsal bir olgunluk ve derin bir inanç gerektirir. Kutsal kitapların anası olan Levhi Mahfuz, ilahi bilgeliğin ve hakikatin nihai kaynağıdır.
Hikmet demek, Allahtan bir Ruh, Sekine (Shekinah) demektir.
Kuş yaratma ve can üfleme: Hazreti İsa’nın açıkça yaratım sırrına (Yaratım Fıtratı) vakıf olduğu belirtilmiş.
Ölüleri çıkartma: Fiziken ölmüş insanları yeniden diriltme. Başka bir anlamda uyuyan insanları uyandırma. Kur’anda isanın ölmediği, onlara öyle göründüğü belirtilir.
Kendilerine öyle göründü: Yani benzetildi. Öldürdükleri İsa değildi. Çünkü fizik olarak öldürmeden önce İsa’nın Ruhu bedeninden ayrılmıştı. Onların öldürdükleri sadece cesetti. Kutsal kitaplarda geçen isimler yalnızca isim değil, frekans boyutudur. Frekans boyutunda her isim diridir.
Kur'an'dan Ayet Örnekleri
“İman edenler, Yahudiler, Nasraniler (Nesârâ) ve Sabiiler; kim Allah'a ve Ahiret Günü'ne iman edip salih işler yaparsa, ödüllerini Rabb'leri verecektir. Ve onlar için korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.” Bakara suresi 62. ayet
“İman edenler, Yahûdiler, Sabiiler ve Nasraniler (Nesârâ); kim Allah'a ve Ahiret Günü'ne iman etti ve salihatı yaptı, onlara korku yoktur ve üzülmeyeceklerdir de.” Maide suresi 69. ayet
“Nas’ın Rabbi’ne sığınırım.” Nas suresi 1. ayet
“Allah, Ona Kitap'ı Hikmet'i, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek.” Ali imran suresi 48. ayet
”Allah dilediğini yok eder, dilediğine de dokunmaz. Ana Kitap O'nun yanındadır.” Rad suresi 39. ayet
“Gerçekten o bizim nezdimizde bulunan Ana Kitapta mevcut yüce ve hikmet dolu bir kitaptır.” Zuhruf Suresi 4. Ayet
“Kendinden öncekilerini onaylayan Kitap'ı Hakk olarak sana indiren O'dur. Tevrat'ı ve İncil'i de O indirmişti.” Ali imran suresi 3. ayet
“Levh-i Mahfuz'dadır.” Bürûc Suresi 22. Ayet
”İşte o elçiler ki her birine farklı lütuflarda bulunduk. Allah, onların kimisi ile konuşmuş, kimisinin de derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya beyyineler verdik ve O’nu Kudüs'ün Ruhu ile destekledik.. “Bakara Suresi 253. Ayet
”Hani melekler: “Ey Meryem! Allah, Kendi tarafından bir kelime ile seni müjdeliyor: İsmi Meryem Oğlu Mesih İsa'dır…” Ali İmrân Suresi 45. Ayet
“Allah, “Ey Meryem oğlu İsa! Senin ve annenin üzerinde olan nimetimi hatırla.” Hani seni Kudüs'ün Rûhu ile desteklemiştim, insanlarla beşikte ve yetişkinlikte konuşuyordun. Ve hani sana Kitap'ı, Hikmet'i, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. Ve hani Ben'im iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yaratıyordun ve ona üflüyordun, Ben'im iznimle hemen kuş oluyordu; kör olarak doğanı ve abrası , Ben'im iznimle iyileştiriyordun. Hani Ben'im iznimle ölüleri çıkarıyordun. Hani İsrailoğulları'nı senden uzaklaştırdım. Hani onlara apaçık beyyinelerle geldiğinde, onlardan kafir olanlar, “Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir.” dediler.” Mâide Suresi 110. Ayet
“Ve yine Allah'ın Resûlü Meryem oğlu İsa Mesih'i, “Kesinlikle biz öldürdük.” demeleri nedeniyle. Aslında onu öldürmediler ve onu asmadılar da. Fakat kendilerine öyle göründü. Onlar, herhangi bir bilgi sahibi olmadıklarından, ayrılığa düştükleri bu konuda kesin olarak şüphe içindedirler. Onlar, sadece zanna uyuyorlar. Kesin olan şu ki, onu öldürmediler.” Nisâ / 157
* “Zekeriya'yı, Yahya'yı, İsa'ya ve İlyas'ı da. Hepsi de salihlerdendi.” En’âm Suresi 85. Ayet
Hanif TÜRK