KİŞİLERE MESAJLAR

İslâmı açıkladık! Siz dıştan! BİZ de içten! ALLAH korusun! Tekrâr yozlaştıracak piçten!

KIYAMETNAME-M.H. ULUĞ KIZILKEÇİLİ

"ANNEMİN MEZARTAŞINA"

Uçarken göklerde, indim Dünyâya!

Melek olan canım, büründü ete!

Geri çağırınca Ulu sâhibim,

Bir kanat çırparak uçtum cennete!

Beni karşıladı Babamla Anam!

Şimdi beraberim EHLİBEYT ile!

Buradan dünyâda, ayrılmam artık,

Bütün dünyâları verseler bile!

Size bir emânet bıraktım Yerde!

Birine benziyor tamamen tipi!

‘“HANÎF DÎN”’ sırrını açıklayacak!

Çünkü; ‘“Hanif Din”’dir, ALLAH’ın ipi!


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA - 02.12.1994

----------------------

"HAZIM ALAYUNT’A"


Unutma bu dünyâ hayâtı fani!

Yaşarken, seni HAK çağırır âni!

Her nefes sefere hazırlıklı ol!

Nefsin cilvesine aldanma yâni!


Hazım Alayunt’tur burada yatan!

Ahreti edindi şimdi o vatan!

Duâ et, huzura çıktığı vakit,

EHLİBEYT olsun elinden tutan!


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA - 1996

-----------------------------

"KIZIM MELEK HİLÂL’E"

Bugün hayâtımda oldu ihtilâl!

Dünyâya geldi çünkü bir Hilâl!

Kaşları yay gibi! Gözleri elâ!

Besbelli ressamı Hazret-i Mevlâ!

Uluğ’a Ulu’dan oldu hediye!

İsmine lâyık yetişsin diye!

Ne gam! Bu âleme gelmişse dişi!

Yeter ki erkekçe olsun gidişi!

Ezâ diyarında fezâ yolcusu!

Son nefese kadar bitmez sorgusu!

Hayât kundaktan kabire sefer!

Bu seferden galip çıkmaz her nefer!

Ayak bastı yere tertemiz etle!

İnşâllah kirletmez onu şehvetle!

Özü hariç, bir şey biriktirirse!

Çekmemiş demektir bizdeki irse!

Dilerim Hilâlle övünsün cihân!

Ki hakkını helâl etsin Perihan!

Düştü bak toprağa bir HAK tânesi!

Onu kucaklasın ‘Gerçek annesi!’

“TOPRAĞIN BABASI” versin suyunu!

FÂTMA’ya benzetsin bütün huyunu!

‘“İki yedi”’ye erip Bedrolsun!

O rahmi ‘“İnci”’, ‘“Mercan”’la dolsun!

Eyleyip bîatı, alsın beratı!

Cebrâil’den hızlı geçsin sıratı!

Çok şükür beni de ey ÂL-İ ABÂ!

Taklitle de olsa yaptınız baba!

Sonuçta her Hilâl, ALLAH’a âit!

Kılmayın Meleği isminde zâit!


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA - 13 EKİM 1961

-------------------

"Dr. TEOMAN BEY’E”

Teoman, Tanrı insân! Kısaca ‘Âdem’ demek!

Bu ismi hak etmeye, harca ömrünce emek!

Hem insânın! Hem udun! Nabzını tutuyorsun!

ELİF! Yâni ALLAH’ tır, elindeki o değnek!

Değnek otuz üç boğum! Belkemiği, esâsı!

Duyulur ‘ipofizden!’ Hep ‘ENEL HAK’ nidâsı!

‘“Hazret-i Mûsâ”’ gibi kullanmayı bilene,

‘“Ejderhanın çıktığı, bir sihirbaz asâsı!”’

Eşek gibi kullanan! Çıkarır ondan sıpa!

Kan verir bir vampire! ‘“Demir”’ denen gasıba!

İnsâna kutsal koro için verilen değnek,

Ölünce, olur onu döven kızgın bir sopa!

Âdem de yönetiyor! Bir koro şefi gibi!

Koronun her üyesi, bir galaksi sâhibi!

Bu evrensel konseri, ya ölen insân duyar!

Ya da sağ iken erip olan HAKK’IN nâibi!

Bu şefin arkasında da devlet var! Adı HAK!

Gerçek devletli olur! Ona eden iltihak!

Yeteneğe göre O ya atar ! Yâhut atar!

Bu nedenle ismine, o hakkıyla müstahak!

Yâni bu şef, ilk ve son bir devlet sanatkârı!

Kulak tozu patlatır! Değneğinin inkârı!

Kâfir ise, kör gözü değnekle oyulunca,

Görür üstâdı ama, artık yok ona kârı!

On iki burç ve yedi gezegen ‘ON DOKUZ’ ton!

Doğa çok sesli müzik! Sağır için monoton!

Öylesine akortlu ki Güneş sistemine!

Girmez gezegen iken! Neptün ile Plüton!

Torununun, ‘Dede’ den ne yazık payı çok az!

Kulağına daha hoş! Cızbız sesi veren caz!

Rejim düşmanı sanır! Kürdîli hicâzkârı!

Der: ‘Onun arkasında hem Kürt var! Hem de Hicâz!’

Seninki ile aynı! Benim de Uluğ adım!

‘“Çamurumdan! Rûhuma!”’ Yürürüm adım adım!

Senin elinde ‘Değnek!’ Benimkinde ‘Kalem’ var!

Benim de kullanmaya onu var istidadım!

M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 1996

-------------------------

"OĞUZ’A MASALLAR"

‘Az gittik!’ ‘Uz gittik’ der masal! Ne demek Oğuz?

‘Özüne’ giden yol az! Canına giden yol uz!

‘Bir varmış bir yokmuş’ der masal yine bak Oğuz!

Özü bulursak varız! Bulamaz isek yoğuz!

‘Onlar ermiş murada’ diye biter her masal!

Masal hayâta! Murat ölümlüye misâl!

Kel oğlan hep evlenir sultanın kızı ile!

Kel oğlan can! Sultan RAB! Kızı Rûh! Herkes bile!

M.H. Uluğ Kızılkeçili

Ankara – 2003

-------------------------

"KIZIM LÂLE’YE"

İsmin dışta bir çiçek , içte ‘ALLAH’tır Lâle!

Özünü bulmak için indin bu yoğun hâle!

‘“Bilenin”’, ‘“Bilmeyen”’e ödenecek borcu var!

Yardımcı ol! ‘“Kıyâmet”’ denen o ihtilâle!

M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 18.07.1964

------------------------

"MEHMET ÂLÎ OKER’E"

Dönüp bakmaz! Ne mevki! Ne şöhret! Ne paraya!

Benzer gönül zengini, HAK dostu, fukaraya!

Ezene karşı o hep, ezilen yanındadır!

Şövalye vakarıyla, hemen girer araya!

Karşısına çıksa da! Rus dilberi Dunyaşka!

Gözü görmez kimseyi, zarif eşinden başka!

Üstündür, ATATÜRK ve İnönü hayranlığı,

Romeo ile Jülyet arasındaki aşka!

İnsânlık abidesi! Mehmet Âlî OKER’e,

Şükran borcum var benim! Hem de binlerce kere!

Bir kuyruklu yıldızdı! Meclisimizden geçti!

Benzer! Gökte en parlak yıldız olan Ülker’e!

Selâm! Benim gönlümün aziz efendisine!

Artık ölebilirim! İçime sine sine!

Aşkımı ilân ettim bir nevi! Son sözüm şu:

Ne o kimseye benzer! Ne kimse kendisine!

M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 18 NİSAN 1999

-----------------

"Sayın, MEHMET YAZAR’A"

Hayât can çekişme! Uzar da uzar!

Her nefes ölürüz biz! Azar azar!

Mum gözden kaybolup nûra dönüşür!

Ağlama yavruna! Bir perde mezar!

M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA - 1994

------------------

"MUSTAFA ŞERİF ONARAN"

‘SABİT SIFAT’ sayısı Tanrımızın ON! Aran!

Bul da! ‘MUSTAFA ŞERİF’ Olsun en son! ‘O naran!’

Devenin boynu gibi! Hem dil! Hem edebiyat!

Neresinden tutup da olacaksın ‘onaran!’

M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 04.05.2002

-----------

"NİYÂZİ İPEKSÜMEROĞLU’NA"

Cihâda çıkan erin elbet gözü pek olur!

Bir sürü it içinden, bir teki köpek olur!

Her hayvânın salyası kendi ağzına layık!

Çok böcek var tüküren! Birinden ipek olur!

M.H. ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA / 1987

------------------------------------

"Sayın, PROF. ÖZDEN’E"

Dönme sakın! HAKK’a verdiğin sözden!

Yoksa! Ahirette düşersin gözden!

RABB’inin sesidir! Vicdânın sesi!

Teslim ol o sese! Ayrılma özden!

M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 1994

------------------

"SN. PROF. İSMAİL YAKUT’A"

Melek, nûra! Şeytan, nâra ! Mâildir!

Rûhu seyretmeye! Can bir hâildir!

Her bayramda! Bin koç kurbân etsen de,

ALLAH’ın kurbânı hep İsmail’dir!

M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA - 1994

-------------------------

"ŞADİYE PAKAKAR’A"

Can bedenden bedene, şeffaf su gibi akar!

Kimi RABB’ini tasdik eder ! Kimisi inkâr!

Cennet ile cehennem ‘“ARAF”’ tan dağıtılır!

‘“Araf ehline”’ secde! Dünyâda en büyük kâr!

Pak olarak akıp gitti Şadiye!

Şadoldu RABB’ine kavuştu diye!

Bol bol ikram edip, gönül alırdı!

Siz de bir fâtiha edin hediye!

M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 10.05.2002

-------------------

"ŞÂDUMAN ARI’YA-1"


Can ateşten bir cin! Yoktur hiç duman!

Cine hükmedenin adı Süleyman!

Rûh Îsâ’dır! Ölmez! Olur şâduman,

Fatihâ okusun! Fatihâ uman!


M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA - 1995

"ŞADUMAN ARI’YA-2"

Kahrolası hastalık! Vermediyse de aman!

Yine göçtün dünyâdan sen! Olarak Şaduman!

İblîs, vücûttan alır! Sırf kendi hissesini!

Bu yüzden çıkarmadın! Ona sen hiç sesini!

Onun rızkıdır ancak ateş! Yoksa da duman!

Ateş İblîse kaldı! Nûru oldu Şaduman!

Ateş, hava, su, toprak! Madde! Ama nûrdur rûh!

Can başkadır! Rûh başka! Bunu bilmez hâm gürûh!

‘Kelime-i şahadet!’ Sana fazlaydı bile!

Her nefes beraberdin! Zîrâ EHL-İ BEYT ile!

Yezîd artığı dîne! Asla kıymet vermedin!

Dışını ve içini! Aydınlattı ‘“HANÎF DÎN!”’

MUHAMMED ÂLÎ ile! Her zerreni boyadın!

Bu yüzden olmuş idi! ‘ARI’ senin soyadın!

‘“ALLAH’ın fıtratına”’ çevirmiştin yüzünü!

Özünü ALLAH bilip yumdun en son! Gözünü!

Şad olmaz! HAK’tan asla, HAK’tan başka şey uman!

Sormayın artık! Neden onun adı Şaduman!

M.H. ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 20.10.1999

-----------------------------

"ÜZEYİR GARİH’E"

Şehid oldu Üzeyir Garih! En kara günüm!

Babamın öldüğü gün kadar! Bilin üzgünüm!

Yirmi dört Ağustos’ta babam etmişti vefat!

Garih gibi, onda da vardı çok seçkin sıfat!

O doğmadan! Şeyh vermiş ona Üzeyir adı!

O adı! Ondan iyi hiç kimse taşımadı!

‘“Üzeyir!”’ Hem Tevrât! Hem Kur’anda seçkin Nebi!

Garih! Rûhuyla ona, hiç kalmadı ecnebi!

İnsânlıktı! ‘“Mescid-i Aksa!”’ Onun indinde!

Ayırım yapmadı hiç! Kardeş olan üç dinde!

Arap da! Yahûdi de! Ölse! Çekerdi acı!

Her ikisini! Kardeş yapmak idi amacı!

Kur’anda ‘“Üzeyir”’ O! Ve Tevrât’ta ‘“Uzayır!”’

Derdi ‘YARAB! Dost yapıp da! Düşmanları ayır!’

Dürüst! Bilge! Çalışkan! İnançlı! İnsân sever!

ALLAH da Elohim’e der! ‘Onu yanıma ver!’

Ağlıyor! ‘Yahûdi’nin seyir defteri!’ Sessiz!

Üzeyir’e! RAHMÂN’dan rahmet niyâz edin siz!

M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ÇEŞME-İZMİR / 25.08.2001

---------------------

Sn.Yalçın İNAN’a ithaf !

"AYNA"

Ayni suda iki kez! Asla yıkanılamaz!

Her şey her an var ve yok! Bu sırrı bilen pek az!

‘“Her şeyin içi de O!’” ‘“Dışı da O!’” Şey nerde?

Sonsuz hızlı bir nokta ALLAH! Her an! Her yerde!

‘“Her şeyde iç ve dış HAK!”’ Şey saklı hangi cinde?

Şey! Kendini var sanan bir gölge bilincinde!

Nokta sıfır! Yâni ‘“GAYB!”’ Sıfırda olmaz boyut!

Ne makrodur! Ne mikro! Ne yoğundur! Ne soyut!

Bu yüzden ‘“O”’ diyerek! Tanımlar o kendini!

“Kendini bilmek!” O’nun yegâne gerçek dini!

Deme! ‘Ben de bileyim kendimi!’ Düşüp aşka!

Sen çizgisin! Hiçbir şey yok ki! Noktadan başka!

Kendini ‘“O!”’ sadece kendisi ile bilir!

Kendisini! Kendine yâni yansıtabilir!

Kâinat denen ayna! Ortaya çıkar böyle!

Aynaya bakan hep ‘“O!”’ Görüntüler kim? Söyle!

Görüntüler! ALLAH’ın içinde bulunanlar!

Gerçek evren ALLAH’ta! Bunu, anlayan anlar!

Kozmos’dan quantum’a! Kopyadır her gördüğün!

Doğum ve ölüm rüyâ! Ne deprem var! Ne düğün!

Kant der; ‘Zaman iç duyu! Mekân ise dış duyu!’

Aslını bulana dek! Gel! Git! Göz açık uyu!

Aynada resim varken! Ayna gözden silinir!

Aynanın ‘“GAYB”’ olduğu! Bu örnekle bilinir!

HAKK’ın bir an aynaya bakmaması! Kıyâmet!

Kopya kalkar! Aslını bulan için selâmet!

‘“HAKK’ı değerlendirir! Ancak hakîki bilgin!”’

Şoke etti bil İnan! Beni evrene ilgin!

‘Kozmos ve Quantum’u tetkik, bilimsel namaz!’

Eserini okuyup ateist olunamaz!

M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA- 15.07.2000

----------------------

"SN. YAŞAR NURİ ÖZTÜRK'e"

Yezîd’den derlemedir! Bugünkü dînsel düzen!

‘Dîni böldü tarikat! Mezheb! Bu, beni üzen!’

‘Beni de bölse! Korkmam! Buldum artık tipimi!’

‘Zîrâ tuttum! ALLAH’tan bana sarkan ipimi!’(x)

Böyle yazdım çok önce! Kimseden çıkmadı tık!

Düzenin çürüdüğü! Belli olmuştu artık!

Üç mesaj daha verdim! Halkı uyarmak için!

Aymadı! Almıştı o çok narkoz! İçin için!

Ne televizyon vardı! Ne medya sâhip çıktı!

Düzenden yana idi beyler! Bu pek açıktı!

Ne işimden attılar! Ne bir dava açtılar!

‘“KİTAB BİLGİ”’mden ürküp arenadan kaçtılar!

Söz vermiştim ben! Şimdi volkan son kez püskürdü!

Âyet âyet! Dînbazın suratına tükürdü!

Birbirinden ayrıldı! Işıkta, hayır ve şer!

Şafakta! Karanlığa defolup gitmek düşer!

Hesab mahşere kalmaz! ‘“Kıyâmet günü!”’ Bu dem!

Belli oldu! Kim Şeytan! Kim Melek! Ve kim Âdem!

‘Öztürk’le övünürüm! Irkım TÜRK! Öz, fıtratım!

Hep yaşar o! Nûri’dir! Mîrâçta O’dur atım!

Düzme dîni! İkbâl ve siz düzelttiniz! Ama,

Odak noktası için! Yapayım bir saptama:

Dışta ‘RESÛL’ müjdeci! Uyarıcı! Postacı!

İçte de aynen öyle! Vicdân O! Kaybı acı!

Her halkın sesi HAKK’ın sesi! Ama içinde!

‘“Herkese gönderilmiş!”’ Kutupta olsun! Çinde!

O ses HAKK'ın değildir! Çıkarırsa ahâli!

İşte! Demokrasinin dünyâda rezil hâli!

Âdem’i ALLAH seçti! Bu sırra aklım erdi!

Yoksa! Şeytanları hep, sâf melekler seçerdi!

‘“ALLAH!”’ ‘“Uyarıcısız hiç bir toplum yok”’ dedi!

Hiç değişmeyen dîn O! Ezelî! Ve ebedî!

Kudüsedek Cebrail! Yâni akılla mîrâç!

Yerden göğe ‘Ref ref ’le! RÛH en sürâtli araç!

Aklın düzeyi! Dizden yukarı çıkmaz! Niye?

Arapça, ‘Diz bağı’ o! Deve kaçmasın diye!

İslâmı açıkladık! Siz dıştan! BİZ de içten!

ALLAH korusun! Tekrâr yozlaştıracak piçten!

M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 16.03.1999

(x) ÂDEMNÂME - ANKARA 1960