Kıyametname Kitabının Ana Hatları (2)
"Rab" kelimesinin 202'ye ve bunun da "Muhammed Âlî" ismine işaret etmesi, sadece matematiksel bir tesadüf değil, aynı zamanda dini ve sembolik bir anlam taşımaktadır. Bu tür analizler, metinlerin daha geniş bir perspektiften okunmasına ve anlaşılmasına olanak tanır.
HANIF TÜRK
Kıyametname Kitabının Ana Hatları (2)
İslam inancına göre, insan ruhu yaratılmadan önce Allah’a verdiği bir söze sadık kalmakla yükümlüdür. Bu söz, kişinin doğmadan önce kendine özge Rabb'e bağlanacağına dair verdiği taahhüttür. Bu taahhüt, insanın yeryüzüne gönderildiğinde Allah’a olan bağlılığını ve sadakatini teyit eder. Bu bağlanma sözü, kişinin manevi yolculuğunun başlangıç noktasıdır ve hayatı boyunca bu söze sadık kalmakla mükelleftir.
Bu süreçte Hacer-ül Esved'in rolü oldukça önemlidir. İslam geleneğine göre, Hacer-ül Esved, Kâbe’nin köşesinde bulunan siyah bir taş olup, Allah’a verilen sözün şahidi olarak kabul edilir. Rivayetlere göre, Hacer-ül Esved, cennetten indirildiğinde beyaz bir taşken, zamanla insanların günahları nedeniyle siyaha dönüşmüştür. Bu durum, insanın yeryüzündeki yaşamında karşılaşacağı zorlukları ve günahların etkisini simgeler.
Hacer-ül Esved’e dokunmak veya selam vermek, Müslümanlar için önemli bir ibadet olarak kabul edilir. Bu taş, Allah’a verilen sözü hatırlatır ve kişinin Allah’a olan bağlılığını tazelemesine vesile olur. Hac ibadeti sırasında Hacer-ül Esved’e dokunmak veya uzaktan selam vermek, bu manevi bağın yeniden kurulmasını simgeler.
Bu bağlanma sözü ve Hacer-ül Esved’in şahidi olarak rolü, İslam’ın manevi boyutunu derinlemesine anlamamızı sağlar. Kişinin Allah’a verdiği söze sadık kalması, onun dünya hayatındaki sorumluluklarını ve Allah’a olan bağlılığını sürekli hatırlatır. Hacer-ül Esved, bu bağın somut bir temsilcisi olarak, Müslümanların manevi yolculuğunda önemli bir yere sahiptir. Kıyametname kitabında bu bağlanma sözü ve Hacer-ül Esved’in rolü, kişinin manevi sorumluluklarının ve Allah’a olan sadakatinin önemini vurgulamak için detaylandırılmıştır.
Vicdanın Sesi ve Kişisel Rabb'in Uyarısı
Vicdan, insanın içsel rehberidir ve kişisel Rabb'in uyarıları olarak işlev görür. Bu içsel ses, bireyin doğruyu yanlıştan ayırt etmesine yardımcı olur ve manevi bir denetim mekanizması sağlar. Vicdanın işlevi, insanın ahlaki ve etik değerlerini koruyarak, doğru davranışlar sergilemesini teşvik eder. Kıyametname kitabında vicdan, insanın ruhsal yolculuğunda önemli bir rol oynar ve kişisel Rabb'in sürekli olarak bireyi doğru yola yönlendirdiği bir mekanizma olarak tanımlanır.
Bu uyarılar, insanın her an evet demenin ahdini yenilemesi anlamına gelir. Her an evet demek, bireyin sürekli olarak doğru olanı yapma iradesini ve kararlılığını ifade eder. Bu, kişinin içsel Rabb'iyle olan bağlantısını güçlendirir ve manevi gelişimini destekler. Kişisel Rabb'in uyarıları, bireyin yaşamında bir tür rehberlik sunar ve her an evet demek, bu rehberliğe sadık kalmayı temsil eder.
Salât-ı dâim kavramı, vicdanın sesinin ve kişisel Rabb'in uyarılarının sürekli olarak dikkate alınması gerektiğini vurgular. Salât-ı dâim, sürekli ve kesintisiz ibadeti ifade eder ve bireyin manevi olarak sürekli bir uyanıklık halinde olmasını gerektirir. Bu kavram, kişinin her an vicdanının sesine kulak vererek, doğru olanı yapma çabasını ve Rabb'e olan bağlılığını sürdürülebilir kılar. Salât-ı dâim, insanın içsel Rabb'i ile sürekli bir iletişim halinde olmasını ve bu iletişimin yaşamın her anında aktif olmasını sağlar.
Sonuç olarak, vicdanın sesi ve kişisel Rabb'in uyarıları, bireyin manevi yolculuğunda önemli bir rehberlik sunar. Her an evet demek ve salât-ı dâim kavramları, bu rehberliğin sürekli olarak dikkate alınmasını ve bireyin manevi gelişimini destekleyen önemli unsurlardır. Bu mekanizmalar, insanın doğru yolda kalmasını ve manevi olarak olgunlaşmasını sağlar.
Fıtrat ve Yaratımın Anlamı
Fıtrat kavramı, yaratılışın özü ve doğası olarak tanımlanabilir. Bu terim, insanın doğuştan gelen özelliklerini ve yaratılışının temelini ifade eder. Fıtrat, sadece biyolojik bir süreç değil, aynı zamanda manevi bir olgudur. İnsan, hem anne hem de babasından aldığı genetik ve ruhsal miras ile şekillenir. Bu durum, yaratılışın iki yönlü bir süreç olduğunu gösterir: biyolojik ve manevi.
Biyolojik yaratım, anne ve babanın genlerinin birleşmesiyle başlar. Bu birleşme, her bireyin kendine özgü bir genetik yapıya sahip olmasını sağlar. Fıtratın bu biyolojik yönü, insanın fiziksel özelliklerini ve potansiyelini belirler. Ancak, yaratılış süreci sadece fiziksel unsurlarla sınırlı değildir. Manevi yaratım da bu sürecin ayrılmaz bir parçasıdır. İnsanın ruhsal yapısı, değerleri, inançları ve karakteri de yaratılış sürecinde şekillenir.
Manevi yaratım, genellikle aile ortamında başlar. Anne ve babanın değerleri, inançları ve yaşam tarzları, çocuğun manevi dünyasını büyük ölçüde etkiler. Bu süreç, çocuğun kişiliğinin oluşumunda kritik bir rol oynar. Fıtrat, bu anlamda, sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir olgudur. Her birey, ailesinin ve içinde yaşadığı toplumun bir yansımasıdır.
Yaratılış sürecinin bu iki boyutu, insanın kendini ve çevresini anlamasında kritik bir rol oynar. Biyolojik ve manevi yaratım, insanın bir bütün olarak var olmasını sağlar. Bu bütünlük, insanın yaşamındaki dengeyi ve uyumu temsil eder. Fıtrat, bu denge ve uyumun temelini oluşturur. İnsan, bu yaratılış sürecinin farkında olarak, hem kendi potansiyelini hem de toplumsal rolünü daha iyi anlama kapasitesine sahiptir."
Hanif Din: Yaratım Fıtratı demek
Kuranda Ben, Biz ve O kavramı;
Ben: Allah
Biz: Hakerenler
O (Hu): Ortak yaşam ruhu olan Allah’ın nefesi Hu’dur. Sonuçta yaratılan Ruh’da Allah’ın nefesi Hu’dur.
‘MUHAMMED! ÂLÎ! FÂTMA! HASAN! HÜSEYİN!’ Bakın: (583)
‘‘“Biat”’ ismi’ne eşit! Bağlanıp olun yakın! (583)
“Sana gelen ilimden sonra, her kim seninle tartışmaya girerse, onlara de ki: “Gelin çocuklarımızı ve çocuklarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra da içtenlikle Allah'ın lanetinin yalancıların üzerine olmasını dileyelim.” Âl-i İmrân Suresi 61. Ayet
Yukarıdaki ayet açıkça Ehlibeytin yani Allah’ın evinin ahalisinin 5 isimden/boyuttan oluştuğunu açıkça anlatmaktadır. İnsandaki 5 parmak yeterli kanıttır.
Ehlibeyt: Allah’ın evi olan Süpersoyut Boyutta bulunan Hakerenlerin boyutu/evi.
“Sana bi'at edenler, aslında Allah'a bi'at etmişlerdir. Allah'ın eli onların eli üzerindedir. Kim bağlılığını bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği söze bağlı kalırsa, Allah, ona büyük bir ödül verecektir.” Fetih Suresi 10. Ayet
Biat: Bağlılık andı/sözü vermek demektir. Rabbe verilen en büyük söz dünyaya doğmadan önce Rab ile Özgür İrade Yasası’na bağlı olarak yapılan Ahitleşmedir. Ahit sandığı buna işarettir. Kişi Ruhu dünyaya doğduktan sonra Rabbine verdiği sözü tutacağına dair And içer. Unutma sürecinden dolayı bir ömür boyunca bu Ahdi hatırlamaya emek verir. Hatırlar ise sözünü yerine getirmesi ve Hakikat için canını ortaya koyması gerekecektir, hatırlayamaz ise tekrar tekrar reenkarne olur. Kişinin can perdesini aradan kaldırarak (nefs terbiyesi) vicdanının sesini dinlemesi esastır. Tüm dinlerin temeli budur.
Vicdan: Rabbin kişi Ruhuna en alt titreşimden seslendiği sessiz sestir.
‘“Secde edin ALLAH’ın evi”’ne ile eşit! (583)
‘‘“Seslenen”’in yorumu’ da bakın! Duy! Ol reşit! (583)
“Onlar, Allah'ın yarattığı şeylerden, herhangi bir şeye bakmazlar mı? Gölgeleri sağ ve sollarında sürünerek Allaha secde ederek döner dolaşır.” Nahl Suresi 48. Ayet
Gölge: Allah’ın gölgesinden maksat, Rabb’den yansıyan Nur’dur (Parlık,Melek). İnsan başıboş bırakılamaz. Her insandan sorumlu bir Nur vardır. Sen onlara Melek diyorsun.
“Rabb'inin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? Dileseydi onu sabit kılardı. Sonra da Şems'i O’na yol gösterici yaptık.” Furkân Suresi 45. Ayet
Rabb Ether’de gölgeyi uzattığında İş ve Oluş başlar. Eğer sabit kalsaydı alemler yaratılmazdı. Bu durum Ether denen şefaf denizde ilk önce bir Koas oluşturur ve Nizam olan Yaratım ile sonuçlanır (Kaos-Nizam Yasası). Yol gösterici olan Güneş Erenleri Merkez Boyuta doğrudan bağlıdır.
“O, mihrapta dikilmiş salat ederken, melekler: “Allah, seni Yahya ile müjdeliyor, O, Allah'tan gelen kelimeyi tasdik eden, toplumuna öncülük yapan, kendisine sahip olan, iyilerden bir nebi olacak.” diye seslendiler.” Âl-i İmrân Suresi 39. Ayet
Harf ilminde incelenecek olursa Rahman, Adem, İlyas, Yahya, İsa, Harun ve Ali aynı boyutta olan farklı frekanslara çıkar. Yani her biri merkez boyutta olmasına rağmen, frekansları farklı farklı olduğundan mevcut isim frekanslarının görevleri de farklı farklı olmaktadır. Zira Gayb aleminde herkesin bir görevi var. Adem’in bildiği isimlerin sırrı ile maksat budur. Ama burada boyut ve frekans farkına eğilmelisin.
‘‘“Ölüm meleği!”’’ ‘‘“Yüce arkadaş”’ın iç yüzü’ (567)
‘Ayağa kaldırması demek insânın özü!’ (567)
“De ki: “Size vekil kılınan ölüm meleği, sizi vefat ettirecek. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.” Secde Suresi 11. Ayet
Salatı Doğrultmak: İnsanın Ruhunu 7 ana boyutta (12 ara boyut) ayağa kaldırması demek.
İnsanda bulunan 7 ana boyut elbet 7 ana çakraya denk gelir ve bunlar 7 şeffaf beden oluşturur. Fakat 5 ara çakra şeffaf beden oluşturmayan geçiş formlarıdır. Toplam 12 çakraya tekabül eder. 12 İmam, havari, takım yıldız..vb bu sırra tekabül eder.
İnsan 11 boyuttan geçtikten sonra 12. Boyutta Sekine ile karşılaşır. Sekine ise 23. Boyuttan 12. Boyuta titreşim/frekans düşmüştür. Hz İsa’nın sözünün bir sırrı da budur.
“Sizin 46 günde yaptığınız mabedi yıkar 3 günde yeniden yaparım!” -Hz İsa
Îsâ’nın kimliğidir! Kur’anda ki ‘“Sağlam ip!”’ (571)
‘“Ol”’ emrinin maksadı! Gel kendine çık sahip!
“Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı tutunun ve ayrılığa düşmeyin. Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani bir zamanlar, birbirinize düşmandınız da O'nun kalplerinizi kaynaştırması sayesinde kardeş oldunuz. Ve yine ateş çukurunun tam kıyısında bulunuyorken, sizi ona düşmekten O korudu. İşte Allah ayetlerini böyle açıklıyor ki belki doğru yolu bulursunuz.” Âl-i İmrân Suresi 103. Ayet
Allahın İpi: Şeffaf omurilikte sarkan 12 boyut. Yukarı tırmanmak ise Miraç!
‘“Mîrâçtaki tüysüz genç!”’ Ve ‘“Sağlam kulp ismi!”’ Bir! (1424)
‘ÂLÎ’nin künyesini tam etmekte o tâbir!’ (1424)
“Ölümsüz vildanlar (cinsiyetsiz gençler) çevrelerinde dolaşırlar.” Vâkı’a Suresi 17. Ayet
“Ölümsüz gençler aralarında dolaşırlar. Onları gördüğünde, saçılmış inciler sanırsın.” İnsan Suresi 19. Ayet
Ölümsüz Gençler: Dünyada iken vidanının sesine sağdık kalarak ve nice bedeller ödeyerek Hakk kimliğini bulmuş Hakerenler. Hermafrodittir, çünkü fizik insan değil artık Süpersoyut Şeffaf varlıklardır.
“Dinde zorlama yoktur. Artık, doğru olan yanlış olandan kesin olarak ayrılmıştır. Kim Tâğût’u reddedip, Allah'a inanırsa, kuşkusuz ki kopması mümkün olmayan en sağlam kulpa tutunmuş olur. Allah, Semî Alîm’dir.” Bakara Suresi 256. Ayet
Tağut: Alt frekanstan gelen, Ruhu aşağı çekecek karanlık boyut kaynaklı tüm eylem, düşünce ve oluş şekli.
Mîlâdi 2003 eder bu hicrî târih!
‘YAHYA’nın simge mevti sözü yorumu!’ Sarih! (2003)
“Ey Yahyâ! Kitap'ı kuvvetle tut.” O henüz çocukken ona hikmet verdik.” Meryem Suresi 12. Ayet
Kitap: Kuranda Ana Kitap Katı olarak geçen Levhi Mahfuz’daki kişinin Ruhuna Özgü Hakikat boyutu demek.
Allah ve Rabb Farkı: Allah algılanması, görülmesi veya ulaşılması hiçbir şekilde mümkün olmayan boyutta bulunan Mutlak Yaratıcı.
Rabb: Allah’ın bir iş oluş ve Emir kapsamında, sonsuz şeffaf vücudunda varlık konumuna geçen, Nokta aynı zamanda görünür, Allah adına kainatı dizayn eden boyut.
Rahman-Rahim: Düalite Yasası gereği fizik ve metafizik alem yaratılmadan önce Rabb’in iç merkezinde bulunan Tek Kutb’un, ikiye ayrılması. Rahman, Rahim’i dış kutba fırlatır. Rahman metafizik alemin yaratılmasından, Rahim ise fizik alemin yaratılmasından sorumludur. Maddenin yoğunlaşmış enerji formu olduğu kabul edilirse, ikisi arasında bir fark yoktur hem de vardır.
‘Kâlbin siyah noktası!’ ‘İsmidir ilk Âdem’in!’ (214)
‘“RÛH”’ odur! Hiçbir şey yoktur bilin ki daha ‘“Emin!”’ (214)
“Rûh ül-Emîn O’nunla inerek yerleşti.” Şu’arâ Suresi 193. Ayet
‘“ÎS”’ ile bak eşit! ‘“ÂDEM’e secde edin!”’ (150)
İkisi de özünün adı! Budur ‘“Hanif din!”’
“O halde Hanif olarak dine yüzünü tut. İnsanları, üzerinde yaratmış olduğu Allah'ın fıtratına. Allah'ın yaratmasında değişme olmaz. Kayyum olan din budur. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar.” Rum Suresi 30. Ayet
‘“Ve lâkin benzetildi ona”’ sözü yorumu:”’ (1026)
‘“Kıyâmet borusunun üflenmesi”’ durumu! (1026)
“Biz Allah’ın peygamberi Mesih Meryem oğlu İsa’yı öldürdük” demelerinden dolayı da yaptığımızı yaptık. Halbuki onlar İsa’yı öldürmediler de, asmadılar da. Fakat İsa onlara benzetilmiş idi. Onun hakkında ihtilâf edenler katli hususunda şüphe içindedirler. Onların zanna uymadan başka ona dair hiçbir bilgileri yoktur, İsa’yı yakinen öldürmediler.” Nisâ Suresi 157. Ayet
“O, Sema’yı ve Arz’ı Hakk ile yaratandır. "OL!" dediği gün her şey olur. O’nun sözü Hakk’tır. Sura üfleneceği gün mülk O'nundur. Gaybı da şehadete de bilendir. O Hakîm Habîr’dir.” En’âm Suresi 73. Ayet
‘“Âlemlere rahmet O!”’ İle ‘İftihar’ eşit! (920)
Sıfırı at! ‘“MUHAMMED!”’ Hep kendi! Çeşit çeşit! (92)
“Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” Enbiyâ Suresi 107. Ayet
Bakın! ‘ALLAH isminin iniş biçimi’ ile: (956)
‘“Ölülerin kalkması!”’ Eşit! Fikir edile! (956)
“Ey Kitap ehli! Dininizde taşkınlık yapmayın! Allah üzerine Hakk’tan başka söylemeyin! Meryem oğlu İsa Mesîh, Allah’ın Rasûlü’dür, O’nun Meryem’e ulaştırdığı Kelimesi’dir / Sözü’dür, O’ndan bir Rûh’tur. Allah’a ve O’nun Rasûllerine iman edin, “üçtür” demeyin! Sizin için en hayırlı olmak üzere vazgeçin! Allah, bir tek ilahtır. Çocuğu olmaktan münezzehdir. Arz ve Semadakiler O’nundur. Vekîl olarak Allah yeter.” Nisa Suresi 171. Ayet
“Sur'a üflendiğinde! İşte o zaman onlar, kabirlerinden Rabb'lerine akın ederler. “Eyvah bize! Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı? Bu Rahman'ın uyardığı şeydir. Resûller doğru söylemişler.” Derler.” Yâsîn Suresi 51,52. Ayet
‘İlmin şehri!’ ‘Beşerin annesinin ismidir!’ (675)
Kur’andaki ‘“En güzel takvim!”’ Onun cismidir! (675)
“Hani: “Şu şehre girin, orada dilediğinizden bol bol yiyin. O kapıdan secde ederek girin. Ve bizi bağışla deyin ki Biz de hatalarınızı bağışlayalım. İyilik yapanlara daha fazlasını vereceğiz.” demiştik.” Bakara Suresi 58. Ayet
“Ben ilmin şehriyim, Ali de onun kapısıdır; ilim isteyen O kapıdan gelsin.” Hz. Muhammed (S.A.A.)
“Ki biz insanı en güzel takvimde yarattık.” (Lekad ḣalaknâ-l-insâne fî ahseni takvîm) Tîn Suresi 4. Ayet
‘“Ve lâkin benzetildi ona sözünün özü”’ (677)
‘Dinelmesi ölümsüz yüzün!’ Haydi aç gözü! (677)
"İkrâm ve Celâl sahibi Rabbinin Vechi (yüzü) bâkîdir." Rahman suresi 27. ayet
‘“Ve lâkin benzetildi sözüne kanıt:”’ ‘“FITRAT!”’ (689)
‘“Ezel andı!”’ ‘“Kıyâmet günü!”’ İşte bu! Sırat! (689)
“De ki: muhakkak, ister taş olun ister demir isterse gönlünüzde büyüyen her hangi bir halk, o halde bizi kim geri döndürebilir? De ki: “Size ilk defa fıtrat belirlemiş olan.” Alaylı alaylı başlarını sallayarak: “Ne zamandır o?” diyecekler. De ki: “Belki de pek yakın bir zamanda.” İsrâ Suresi 51. Ayet
‘“O Rahîm olan RAHMÂN, ALLAH!”’ Eşsiz bir âyet: (695)
‘İnsânın en şahane yüzü!’ ‘“Bakmak zor gayet!”’ (695)
“Allahın Rahim olan Rahman ismi B‘dir. Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’adır. Rahim olan Rahman’dır O.” Fatiha Suresi 1-3. Ayet
“Musa, belirlediğimiz vakit için geldiğinde ve onunla Rabb’i konuştuğunda: “Rabbim! Bana göster, sana bakayım!” dedi. “Beni asla göremeyeceksin; ama Dağ’a bak! Yerinde durursa, beni göreceksin” dedi. Rabb’i, Dağ’a tecelli ettiğinde onu toz duman etti. Musa baygın düştü. Ayıldığında: “Sübhan’sın! Sana yöneldim. İnananlar’ın ilkiyim” dedi.” Araf suresi 143. ayet
‘“Âdem’e secde edin!”’ ‘Kelâmının hikmeti:’ (699)
‘Toprak babası ÂLÎ O!’ Demek! Çok himmeti (699)
“EbutTürab Ali: Müminlerin Toprak Babası Ali”
“İşte bunlar, Allah'ın nimetlendirdiği nebilerdendi. Âdem'in neslinden ve Nûh ile birlikte taşıdıklarımızdan ve İbrâhîm ve İsrâîl'in soyundan ve hidayete ilettiğimiz ve seçtiklerimizdendir. Onlara Rahmân'ın ayetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.” Meryem Suresi 58. Ayet
‘Evrenin efendisi adını alan kişi!’ (698)
Cennetteki ‘“Tuba ağacı!”’ Rahmet, işi! (698)
“O ikisinden, kurtulacağını umduğu kimseye dedi ki: “Rabbinin yanında beni an.” Ne var ki şeytan, ona Rabbine Yusuf'tan söz etmeyi unutturdu. O da nice yıllar zindanda kaldı.” Yûsuf Suresi 42. Ayet
“İman edip salih amellerde bulunan kimseler (var ya), ne mutlu bunlara ki; Tuba (ağacı) ve güzel gelecek onlarındır.” Ra’d Suresi 29. Ayet
“Tuba: Yaşam Ağacı. Kökü yukarıda ağaç. Ağacın kökü; Ether ile bir olan Rab, Gövdesi; Süpersoyut Hakerenler, Dalları; İnsanlar, Meyveleri; Dünyada Hakeren olan insanlar. Kök ethere bağlıdır. Kök ile Allah arasında Ether’de perde mevcuttur.”
‘Vicdânın sesi!’ ‘Kutsal RÛH’un öteki ismi!’ (560)
‘Müminlerin emiri imâm!’ Arzdaki cismi! (560)
“De ki: “İman edenlerin; imanlarını pekiştirmek, Müslümanlara kılavuz ve müjde olmak üzere, Rabb'inden, Hakk ile o Rûhu'l-Kudus (Kutsal Ruh) indirdi.” Nahl Suresi 102. Ayet
“Müminlerin Emiri Ebuttürab İmam Ali: İnananların yol gösterici Toprak Babası Ali”
‘“Mesih’in benzerinin ismi!”’ Ve ‘ÂLÎ ikiz!’ (557)
Her ikisi de dedi: ‘Biz en son olan ilkiz!’ (557)
Kur’anda ‘“EL MESİH diye isimlenen zât!”’ (300)
‘Eb-u Talib’in oğlu İmâm ÂLÎ’dir bizzat! (300)
“Allah, “Ey Meryem oğlu İsa! Senin ve annenin üzerinde olan nimetimi hatırla.” Hani seni Kudus'un Rûhu ile desteklemiştim, insanlarla beşikte ve yetişkinlikte konuşuyordun. Ve hani sana Kitap'ı, Hikmet'i, Tevrat'ı ve İncil'i öğrettim. Ve hani Ben'im iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yaratıyordun ve ona üflüyordun, Ben'im iznimle hemen kuş oluyordu; kör olarak doğanı ve abrası Ben'im iznimle iyileştiriyordun. Hani Ben'im iznimle ölüleri çıkarıyordun. Hani İsrailoğulları'nı senden uzaklaştırdım. Hani onlara apaçık beyyinelerle (İşaretler) geldiğinde, onlardan kâfir olanlar, “Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir.” dediler.” Mâide Suresi 110. Ayet
‘“Meryem oğlu”’dur! O ki ‘İMÂM ÂLÎ ona ad!’ (343)
Her ikisinden de bil! ‘RAHMÂN’ın yüzü!’ Murad! (343)
“Onlara: “Rahmana secde edin” denildiği zaman, “Rahman da neymiş? Biz Senin bize emrettiğine mi secde edecekmişiz?” derler ve onların nefretini arttırıverir.” Furkân Suresi 60. Ayet
‘Vicdân diye adlanan!’ Bilin! ‘Mânevi Âdem!’ (215)
‘ÂLÎ’ye tapın: Hepsi fıtratımızdır mâdem! (215)
‘“İslâm dini!”’ Bilin ki ‘Âdem diye adlandı!’ (196)
ÂDEM’e secde etmek! Oldu insânın andı!
‘O RAHMÂN’ın makamı!’ Bilin! ‘Omurga’ oldu! (510)
‘ÎSÂ MESİH kanıtı!’ ‘“Kutsal Rûh!”’ İle doldu! (510)
“Sana özgü nafile olarak gecenin bir kısmında O’nunla uyan. Umulur ki Rabb'in seni Makâm-ı Mahmûd’a (Mahmud Makamı) ulaştırır.” İSRÂ-79
‘“Diriltilir ölenler!”’ ‘Omurganın içinde!’ (572)
‘Omurga sözüne’ sen bir ‘“Kevser havuzu”’ de! (1520)
Şüphesiz Biz Sana “Kevser”i verdik. Kevser Suresi 1. Ayet
‘Vaftiz denen şey’ ile! Ayni sayı ‘merkez kaç!’ (655)
‘Özüne bağlanması insânın o !’ Göğsü aç! (655)
Bakınız! ‘“Üzerinde 19 vardır sözü!”’ (1707)
Aynen ‘“Hazret-i Îsâ el MESİH!”’ Bulun özü! (1707)
“Üzerinde On Dokuz vardır.” Müdessir Suresi 30. Ayet
‘“Bedenli toplanmanın”‘ yorumu: ‘Omurilik!’ (1119)
Reenkarnasyon sürer! Kalkmadıkça ikilik!
“Allah, Yaratma’yı ilk başlatıyor; sonra yineliyor; yine O’na döndürülüyorsunuz.” RUM-11
“Yaratma’yı ilk başlatan, sonra yineleyen O’dur. Bu O’na kolaydır. Arz ve Semalarda En Üstün Misâller O’nundur. Hakîm Azîz de O’dur.” RUM-27
‘Toprak Babası ismi yorumu’ ile eşit (1160)
‘Îsâ sözcüğü!’ Rûh’un tanımı çeşit çeşit!
“Bir de sana Ruhtan soruyorlar. De ki: Ruh Rabbimin emrindendir ve size İlimden ancak az bir şey verilmiştir.” İsrâ Suresi 85. Ayet
‘Dışarıya çıkması omurganın içinin!’ (1683)
‘Ortaya çıkma vakti ALLAH’ın !’ Köke inin! (1683)
“Hani siz: “Ey Musa! Allah'ı açıkça görmedikçe sana asla inanmayız.” demiştiniz de o an, bakıp dururken, sizi yıldırım gürültüsü (Saika) yakalamıştı.” Bakara Suresi 55. Ayet
‘“Doğduğu, öldüğü ve dirildiği gün selâm!”’ (1529)
‘O Hazret-i ÂLÎ’dir !’ Burada biter kelâm! (1529)
“Doğduğum gün, öleceğim gün ve diriltileceğim gün, Selâm benim üzerimedir.” Meryem Suresi 33. Ayet
‘“RAHMÂN Arşa oturdu âyetinin iç yüzü!”’ (1683)
‘Beklenen İmâm!’ Onu görür ancak kâlb gözü!
Rahman, Arş’a istivâ etmiştir. Tâ-Hâ Suresi 5. Ayet
“O gün, bütün insanları İmamlarıyla çağırırız. O gün kimin Kitabı sağından verilirse, işte onlar kendi kitaplarını okurlar ve tüy kadar haksızlığa uğratılmazlar.” İsrâ Suresi 71. Ayet
‘Kaf Ha Ya Ayn Sad sözü hikmeti!’ ile eşi: (1673)
‘İmâm ÂLÎ MURTEZA!’ Tevrâtta O ‘“BRAŞİT!”’ (1673)
“Kâf-Hâ-Yâ-’Ayn-Sâd.” Meryem Suresi 1. Ayet
“BeReşit (Braşit): yaradılış, başlangıçta. Şit’in Rab frekansında ezeli ve ebedi olan sonsuz nokta durumu.”
‘“Gizli seslendiğinde RABB’ine Zekeriya!”’ (1720)
‘“Yüzünü Hanif Dine döndü!”’ Yâni yok riya! (1720)
“Kâf-Hâ-Yâ-’Ayn-Sâd. Rabb'inin Kulu Zekeriya'ya Rahmetinin zikridir. Hani O, Rabbine gizlice seslendiği zaman.” Meryem Suresi 2-3. Ayet
“O halde Hanif olarak dine yüzünü tut. İnsanları, üzerinde yaratmış olduğu Allah'ın fıtratına. Allah'ın yaratımında değişme olmaz. Kayyum olan Din budur. Fakat insanların çoğu bilmez.” Rum Suresi 30. Ayet
Hz. Muhammed ve Âlî Eb-ut Türab İmam Ali
Kıyametname kitabında, Muhammed ve Âlî, insanoğlunun ilk ebeveynleri olarak sembolize edilmiştir. Muhammed'in 'üm' yani "ana" ve Âlî'nin 'Eb-ut Türab' yani "toprak babası" olarak tanımlandığı bu bölümde, onların insanlık için taşıdığı derin anlamlar ele alınmaktadır. Bu iki figür, sadece tarihsel kişilikler olarak değil, aynı zamanda metafiziksel ve sembolik anlamlarıyla da değerlendirilmektedir.
Muhammed'in 'üm' olarak tanımlanması, onun yaratılışın ve insanlığın başlangıcında oynadığı rolü vurgular. 'Üm' kelimesi, annelik kavramıyla özdeşleşir ve yaratılışın kaynağını işaret eder. Bu bağlamda, Muhammed, insanoğlunun manevi ve fiziksel varlığının temelini oluşturan bir figür olarak görülmektedir.
Âlî ise 'Eb-ut Türab' yani "toprak babası" olarak nitelendirilir. Bu tanımlama, onun doğayla ve yeryüzüyle olan derin bağını ifade eder. Toprak, birçok kültürde yaşamın ve bereketin kaynağı olarak kabul edilir. Dolayısıyla, Âlî'nin toprak babası olarak anılması, onun insanlığın temel yapı taşlarından biri olduğunu simgeler.
Bölümde ayrıca, 'Rahmân'ı gören kişi keşke toprak olaydım!' ifadesinin derin anlamı üzerinde durulmaktadır. Bu ifade, insanın ilahi olanla karşılaşması durumunda yaşadığı derin tevazu ve kendini küçültme arzusunu yansıtır. 'Rahmân' kelimesi, Allah’ın merhametini ve şefkatini temsil ederken, 'toprak olma' isteği, kişinin ilahi karşısında duyduğu acziyetin ve yok olma arzusunun bir ifadesidir.
Sonuç olarak, bu bölümde Muhammed ve Âlî'nin, insanlığın özündeki manevi ve fiziksel unsurların temsilcileri olarak nasıl görüldüğü detaylı bir şekilde açıklanmaktadır. Onların, yaratılışın ve insanlığın temellerini oluşturan figürler olarak ele alınması, Kıyametname'nin derin metafiziksel ve sembolik yapısını ortaya koymaktadır.
“Sana gelen ilimden sonra, her kim seninle tartışmaya girerse, onlara de ki: “Gelin çocuklarımızı ve çocuklarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra da içtenlikle Allah'ın lanetinin yalancıların üzerine olmasını dileyelim.” Âl-i İmrân Suresi 61. Ayet (Hz. Muhammed Ali Fatma Hasan Hüseyin)
Rab = 202 = Muhammed Âlî
Numeroloji, tarih boyunca çeşitli kültürler ve dinler tarafından, derin anlamların ortaya çıkarılması için kullanılmıştır. Bu bağlamda, "Rab" kelimesinin numerolojik değeri ile "Muhammed Âlî" arasındaki bağlantı, dikkate değer bir örnektir. Arap alfabesindeki her harfin belirli bir sayısal değeri vardır ve bu değerlerin toplamı, kelimenin numerolojik karşılığını oluşturur. "Rab" kelimesinin harfleri tek tek incelendiğinde, bu harflerin toplam değeri 202'ye ulaşmaktadır. Bu numerolojik değer, "Muhammed Âlî" ismiyle ilişkilendirilir.
Numeroloji, sadece sayılarla ilgili bir disiplin olmayıp, aynı zamanda derin sembolik anlamlar içeren bir sistemdir. "Rab" kelimesi, İslam'da Allah'ın isimlerinden biri olup, tüm kainatın yaratıcısı ve yöneticisi anlamına gelir. Bu kelimenin numerolojik değeri olan 202'nin, "Muhammed Âlî" ismiyle örtüşmesi, bazı dini ve mistik metinlerde önemli görülmektedir. Muhammed Âlî, İslam dünyasında hem Peygamber Muhammed hem de onun kuzeni ve damadı İmam Ali ile ilişkilendirilen bir figürdür. Dolayısıyla, bu numerolojik bağlantı, dini ve sembolik bir derinlik sunar.
Bu tür numerolojik ve sembolik analizler, dini metinler ve mistik öğretiler arasında sıkça karşılaşılan bir durumdur. Çeşitli metinlerde, kelimelerin ve isimlerin numerolojik değerleri üzerinden yapılan yorumlar, okuyucuya daha derin bir anlayış sunmayı amaçlar. Böylece, "Rab" kelimesinin 202'ye ve bunun da "Muhammed Âlî" ismine işaret etmesi, sadece matematiksel bir tesadüf değil, aynı zamanda dini ve sembolik bir anlam taşımaktadır. Bu tür analizler, metinlerin daha geniş bir perspektiften okunmasına ve anlaşılmasına olanak tanır.
Besmelenin Doğru Tercümesi
Besmele, İslam dininin temel ifadelerinden biri olup, "Bismillâhirrahmânirrahîm" şeklinde okunur. Bu ifadenin doğru tercümesi üzerine yapılan tartışmalar, dini ve manevi boyutları açısından büyük önem taşır. "B, Allah’ın Rahîm olan Rahmân ismidir!" şeklindeki tercüme, bu açıdan dikkat çekicidir. Bu tercüme, harflerin isimlerle olan ilişkisini derinlemesine ele alır ve aynı zamanda dinsel anlamını da korur.
Besmelenin "B" harfi, Arapça'da "bi" ön eki olarak kullanılır ve bu da "ile" anlamına gelir. Ancak, burada "B" harfi, Allah’ın Rahîm ve Rahmân isimlerine işaret eder. Rahmân ismi, Allah’ın sınırsız merhametini ve şefkatini ifade ederken, Rahîm ismi ise bu merhametin sürekliliğini ve sürekli olarak tecelli edişini simgeler. Dolayısıyla, "B, Allah’ın Rahîm olan Rahmân ismidir!" tercümesi, hem Allah’ın isimlerinin yüceliğini hem de bu isimlerin insan üzerindeki etkisini vurgular.
Bu tercümenin dini boyutu, Allah’ın isimlerinin harflerle olan ilişkisini anlamamıza yardımcı olur. Harfler, sadece birer sembol değil, aynı zamanda ilahi isimlerin ve sıfatların yansımalarıdır. Bu bağlamda, besmelenin doğru tercümesi, Allah’ın merhamet ve şefkatinin sürekli bir hatırlatıcısı olarak karşımıza çıkar. Ayrıca, bu tercüme, İslam dininin özünde yer alan tevhit (birlik) anlayışını da pekiştirir. Allah’ın isimlerinin ve sıfatlarının her şeyde tecelli ettiğine inanmak, müminlerin inanç ve ibadetlerinde derin bir anlam taşır.
Sonuç olarak, "B, Allah’ın Rahîm olan Rahmân ismidir!" şeklindeki tercüme, besmelenin hem dilsel hem de manevi boyutlarını en iyi şekilde yansıtır. Harflerin ve isimlerin bu derin ilişkisi, İslam ilahiyatında önemli bir yere sahiptir ve müminlerin Allah’a olan bağlılıklarını ve inançlarını güçlendirir.
Metinde geçen ilgili ayetler:
"O, Süleyman’dandır. O, şöyledir: ‘Rahîm olan Rahmân Allah’ın ‘B’ Adıyla’". Neml suresi 30. ayet
"Yanında Kitap’tan bilgi olan kimse: “Sen gözünü açıp kapayıncaya kadar sana onu ben getiririm” dedi. Onu yanında yerleşmiş gördüğünde dedi ki: “Bu Rabbimin lütfundandır. ‘Şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü yapacağım’ diye beni deniyor. Kim şükrederse, kendi nefsi için şükreder. Kim de nankörlük ederse, benim rabbim, Ganiyy, Kerim’dir”. Neml suresi 40. ayet
"Orada Ledünnümüz’den (Ledün ilmimizden) kendisine ilim öğrettiğimiz, katımızdan rahmet verdiğimiz kullarımızdan bir kul buldular." Kehf suresi 65. ayet
"İnkâr edenler: “Bir gönderilmiş değilsin” diyorlar. De ki: “Benim ve sizin aranızda şahid olarak Allah ve kendi katında Kitab’ın bilgisi olan kimseler yeter”. Rad suresi 43. ayet
"Allah size, Emanetler’i ehline vermenizi ve İnsanlar arasında hükmettiğiniz zaman Adalet’le hükmetmenizi emrediyor.Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Allah Semî , Basîr’dir." Nisa suresi 5. ayet
"Hani, senin Rabbin onların zürriyetini Âdem’in oğullarından onların zuhûrundan çıkardı; onları nefislerine şahid tuttu: “Sizin rabbiniz değil miyim?” (elestu birabbikum kâlû belâ şehidnâ)“Evet öyle! Şahid olduk” dediler. Kıyamet günü “biz, bundan gâfildik” demeyesiniz!" Araf suresi 172. ayet
"Onlar ki O’nun mîsâkından (bağlılık sözü) sonra Allah’ın ahdini bozuyorlar. Allah’ın birleştirilmesini emrettiğini koparıyorlar. Arz’da bozgunculuk yapıyorlar. İşte onlar Hüsrâna Düşenler’dir." Bakara suresi 27. ayet
"Hayır, her kim ahdine vefa eder ve korunursa şüphe yok ki Allah O Muttakiler’i sever." Âli İmran suresi 76. ayet
"Allah’ın üzerinizdeki nimetini ve sizi “işittik, itaat ettik” dediğiniz vakit bağladığı misakını unutmayın, Allah’tan korkun, çünkü Allah bütün sinelerin hakikatini bilir." Maide suresi 7. ayet
"Misaklarınden sonra Allah'ın ahdini bozanlar; Allah'ın bağlı kalınmasını istediği şeyle bağlarını koparanlar ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlara lânet vardır ve dünya yurdunun kötü sonu onlarındır." Rad suresi 25. ayet
"Onlar; gayba inanırlar, salât ederler ve verdiğimiz rızıktan infak ederler." Bakara suresi 3. ayet
“Ona Rabb'inden başka bir ayet indirilmeli değil mi!” diyorlar. De ki: “Gayb yalnızca Allah'a aittir. Artık bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.” Yunus suresi 20. ayet
"Yüklü kişi bir başkasının yükünü çekmez. Yükü ağır kişi onu taşımaya çağırsa, yakını bile olsa ondan bir şey taşımaz. Doğrusu, Gayb’de Rabb’lerinden çekinen ve Salat edenleri uyarabilirsin. Kim arınırsa, kendi nefsi için arınır. Dönüş Allah’adır." Fatır suresi 18. ayet
"İbrahim'in milletinden, kendini bilmezlerden başka kim yüz çevirir? Ant olsun onu dünyada Biz seçtik; O, ahirette de salihler arasında yer alacaktır." Bakara suresi 27. ayet
"Hani, ona rabbi: “Teslim ol!” dedi.“Âlemler’in rabbine teslim oldum” dedi." Bakara suresi 131. ayet
"Bir de: “Yahudî veya Nasrâni olun ki doğru yola erişesiniz!” dediler. De ki: “Evet! İbrahim’in Hanîf Milleti olmak üzere! O Müşrikler’den değildi”. Bakara suresi 135. ayet
"İbrahim’e İnsanlar’ın en yakını, ona tâbi olanlar, bu Nebi ve iman edenlerdir. Allah Müminler’in velisidir." Âli İmran suresi 68. ayet
“Ben, Hanîf olarak yüzümü, Arz’ı ve Sema’yı yoktan ilk yaratan’a yönelttim. Ben Müşrikler’den değilim”. Enam suresi 79. ayet
"De ki: Şüphesiz Rabbim beni dosdoğru bir yola hidâyet buyurdu, doğru kalıcı bir dine, başka dinlerden sıyrılıp sâde Hakka özgü Hanif olan İbrâhimin Milletine ki, O hiç bir zaman müşriklerden olmadı." Enam suresi 161. ayet
"Bir de Hanîf olarak yüzünü Din’e tut! Müşrikler’den olma!" Yunus suresi 105. ayet
"O’na şirk koşmuşların dışında Allah için Hanîfler olmak üzere! Kim de Allah’a şirk koşarsa, sanki Gök’ten düşmüş şey gibidir; onu Kuşlar kapışır veya Rüzgâr çukur bir yere savurup atar." Hac suresi 31. ayet
"O’nun gerçek cihadıyla Allah (yolun)da cihad edin! Sizi O eleyerek seçti. Size Din’de hiçbir zorluk yapmadı; Babanız İbrahim’in milleti olmak üzere! Rasûl size şahid olsun, siz de İnsanlar’a şahidler olasınız diye hem önceden ve hem de bu Kur’ân’da sizi “Müslümanlar” olarak O adlandırdı. Salat’ı doğrultun, Zekât’ı verin! Allah’a tutunun! O sizin mevlânızdır. O ne güzel Mevlâ’dır! Ne güzel Yardım Edici’dir!" Hac suresi 78. ayet
"O, fecrin ağarmasına kadar Selam’dır." Beyyine suresi 5. ayet
"Yâ Sîn." Yasin suresi 1. ayet
"İlyasin’e (İlyas) Selam olsun." Saffat suresi 130. ayet
"Allahın Rahim olan Rahman ismi B‘dir. Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’adır. Rahim olan Rahman’dır O." Fatiha suresi 1,2,3. ayet
"Ant olsun ki, size kendinizden bir Resul geldi. Sıkıntıya düşmeniz O’na ağır gelir; O size düşkün, müminlere Raûf, Rahîm’dir." Tevbe suresi 128. ayet
"O halde Hanif olarak dine yüzünü tut. İnsanları, üzerinde yaratmış olduğu Allah'ın fıtratına. Allah'ın yaratmasında değişme olmaz. Kayyum olan din budur. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar." Rum suresi 30. ayet
"Gelmiş geçmiş olanların tamamı hakkında Allah'ın sünneti (yasası) budur. Ve Allah'ın sünnetinde asla bir değişiklik bulamazsın." Ahzab suresi 62. ayet
"Yeryüzünde büyüklendiler ve kötü planlar yaptılar. Oysa kötü planlar, sahibinden başkasını kuşatmaz. Öyleyse onlar, öncekilerin sünnetinden başkasını mı gözlüyorlar? Hâlbuki Allah'ın sünnetinde (yasasında) asla bir değişiklik bulamazsın. Allah'ın sünnetinde asla bir sapma bulamazsın." Fatır suresi 43. ayet
"Senden önce de gönderdiğimiz resullerimize uyguladığımız sünnetimiz budur. Bizim sünnetimizde bir değişiklik bulamazsın." İsra suresi 77. ayet
"Cezamızı görünce iman etmeleri onlara bir fayda vermedi. Allah'ın kulları hakkındaki geçmişten bugüne uyguladığı Sünneti (yasası) budur. İşte burada da Kâfirler hüsrana düştü." Mumin suresi 85. ayet
"Bu Allah'ın öteden beri süregelen sünnetidir (yasası). Allah'ın sünnetinde asla bir değişiklik bulamazsın." Fetih suresi 23. ayet
"De ki: “İster Allah diye çağırın ister Rahman diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın en güzel isimler O'nundur. Salatında sesini ne fazla yükselt ne de fazla kıs. Bu ikisi arasında bir yol tut." İsra suresi 110. ayet
"Hani, Melekler’e dedik:“Âdem’e secde edin!”.Hemen secde ettiler; ancak İblîs kaçındı, kibirlendi, Kafirler’den oldu." Bakara suresi 34. ayet
"And olsun, sizi yarattık; sonra biçimlendirdik! Sonra da Melekler’e: “Âdem için secde edin!” dedik. Secde Edenler’den olmayan İblis dışında, secde ettiler." Araf suresi 11. ayet
“Sana buyurduğum halde, seni secde etmekten alıkoyan nedir?” dedi. “Ben ondan hayırlıyım, beni ateşten onu çamurdan yarattın.” dedi." Araf suresi 12. ayet
"İblis: “Ben; salsâlinden, dönüşüme uğramış bir balçıktan yarattığın bir beşere, secde etmem” dedi." Hicr suresi 33. ayet
"Hani Biz meleklere, “Âdem'e secde edin.” dediğimiz zaman, iblis hariç hepsi secde etti. İblis, “Ben, çamurdan yarattığın kimseye mi secde edeceğim?” dedi." İsra suresi 61. ayet
"Hani! Meleklere: “Âdem'e secde edin.” demiştik. Hemen secde etmişlerdi, iblis ise bundan kaçınmıştı." Taha suresi 116. ayet
“Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın.” dedi. Sad suresi 76. ayet
"O; Sema’yı ,Arz’ı ve ikisinin arasındakileri altı günde yarattı. Sonra Arş üzerine istiva etti. O, Rahmân'dır. Öyleyse Habîr olandan iste." Furkan suresi 59. ayet
"Arş’a Rahmân istivâ etti." Taha suresi 5. ayet
"O, Sema’yı ,Arz’ı altı günde yarattı. Sonra arşa istiva etti. Arz’a gireni de ondan çıkanı da Sema’dan ineni de Sema’ya yükseleni de bilir. Ve nerede olursanız olun, O, sizinle beraberdir. Allah Basir’dir." Hadid suresi 4. ayet
"Musa, belirlediğimiz vakit için geldiğinde ve onunla Rabb’i konuştuğunda: “Rabbim! Bana göster, sana bakayım!” dedi.“Beni asla göremeyeceksin; ama Dağ’a bak!Yerinde durursa, beni göreceksin” dedi. Rabb’i, Dağ’a tecelli ettiğinde onu toz duman etti. Musa baygın düştü. Ayıldığında: “Sübhan’sın! Sana yöneldim. İnananlar’ın ilkiyim” dedi." Araf suresi 143. ayet
"Sema’yı yedi tabaka halinde yaratan O'dur. Rahman'ın yaratmasında bir düzensizlik göremezsin. Bak bakalım, bir uygunsuzluk görebilecek misin?" Mülk suresi 3. ayet
"İbrahim ne Yahudi ne Nasrâni’ydi.O müslim bir Hanif ‘di ve müşriklerden olmamıştı." Âli İmran suresi 67. ayet
"De ki: “Allah doğru söyledi. Öyle ise Hanif olarak İbrahim'in milletine tabi olun. O müşriklerden değildi.” Âli İmran suresi 95. ayet
"Din bakımından, bir muhsin olduğu halde yüzünü Allah’a teslim etmiş, bir hanîf olarak İbrahim’in milletine uymuş kimseden daha güzel kimdir?Allah İbrahim’i Halîl (dost) edindi." Nisa suresi 125. ayet
"Bu şekilde İbrâhîm'e Sema’nın ve Arz’ın melekûtunu gösteriyorduk ki yakın idrak edenlerden olsun." Enam suresi 75. ayet
"İbrahim, Hanif olarak Allah'a yönelen bir ümmetti. Ve müşriklerden değildi." Nahl suresi 120. ayet
"Yine sana vahyettik ki; “Hanif olarak İbrahim’in Milleti’ne tabi’ ol!”. Müşrikler’den olmadı." Nahl suresi 123. ayet
"Şüphesiz sizin Rabbiniz, Allah’tır ki; Arz’ı ve Sema’yı altı günde yarattı; sonra Gece’yi Gündüz’e bürüyen ve onu durmadan izleyen Arş’a istivâ etti. O’nun emriyle görevlendirilmiş olarak Yıldızlar’ı da, Kamer’i da, Şems’i de. Dikkat edin! Yaratma ve Emir O’na aittir. Âlemler’in rabbi Allah ne mübarektir!" Araf suresi 54. ayet
"Arz’ı ve Sema’yı Altı günde yaratmış, sonra Arş’a istivâ etmiş olan sizin Rabbiniz Allah, İşler’i düzenleyip yürütmekte. O’nun izninin dışında hiçbir şefaatçi yoktur. İşte bu, sizin Rabbiniz Allah’tır; O’na kulluk edin! Düşünmez misiniz?" Yunus suresi 3. ayet
"Bir dayanak olmaksızın gökleri yükselten Allah'tır. Sonra, mutlak gücüyle Şems'i ve Kamer'i koyduğu yasalara bağlı kıldı. Hepsi, belirlenmiş bir ecele doğru akıp gitmektedir. İşleri düzenleyip idare eden O'dur. Âyetleri ayrıntılı olarak açıklamaktadır ki, belki Rabb'inize kavuşacağınıza kesin olarak inanırsınız." Rad suresi 2. ayet
"Allah ki Arz’ı,Sema’yı ve ikisi arasındakileri Altı günde yarattı. Sonra Arş’a istivâ etti . Sizin için O’ndan başka ne bir Veli vardır, ne bir Şefaatçi! Düşünüp öğüt almaz mısınız?" Secde suresi 4. ayet
"Battığı zaman Yıldız’a And Olsun." Necm suresi 6. ayet
"İkrâm ve Celâl sahibi Rabbinin Vechi (yüzü) bâkîdir." Rahman suresi 27. ayet
"Onlara teskininiz (ısınmanız) için sizin nefislerinizden eşler yaratması da, aranızda Rahmet ve karşılıklı sevgi koyması da O’nun âyetlerindendir. Düşünecek bir kavim için bunda elbette âyetler vardır." Rum suresi 21. ayet
"Peygamberleri onlara şunu da söylemişdi: Haberiniz olsun onun melikliğinin alâmeti size o Tabutun gelmesi olacaktır, ki onda Rabbinizden bir Sekîne ve Musa ve Harun ailesinden bir bakiyye vardır, onu Melekler getirecektir, elbette bunda size açık bir işaret vardır, eğer mü'minlerseniz." Bakara suresi 248. ayet
"Sonra Allah, Rasûlüne ve Müminler’e Sekîne’sini indirdi. Görmediğiniz ordular da indirdi; inkâr edenlere azap etti. İşte bu, Kâfirler’in cezasıdır." Tevbe suresi 26. ayet
"O’na yardım etmezseniz, gerçekten Allah O’na yardım etti. Hani, inkâr edenler iki kişiden ikincisi olarak onu çıkardılar. İkisi de Mağara’dayken arkadaşına: “Üzülme! Allah bizimle birliktedir” diyordu. Allah O’na Sekîne indirdi; O’nu görmediğiniz ordularla destekledi; İnkâr edenlerin sözünü Sefil kıldı. Allah’ın sözü En Yüce’dir. Allah Hakîm, Azîz’dir." Tevbe suresi 40. ayet
"İmanlarına iman katmaları için, Müminler’in kalblerine Sekîne indiren O’dur.Arz’ın ve Sema’nın orduları Allah’ındır.Allah Hakîm, Alîm’dir." Fetih suresi 4. ayet
"Allah, Müminler’den razı oldu; Ağaç’ın altında sana biat ettiklerinde kalblerindeki şeyi bilip üzerlerine Sekine indirdi. Onlara yakın bir fetih de isabet ettirdi." Fetih suresi 18. ayet
"O küfredenler, küçük görme bağnazlığını, cahiliye bağnazlığını kalplerinde taşıyorlardı. Allah da Resûlünün ve inananların üzerine Sekine’sini indirdi; onlara takva sözcüğünü ilzam etti. Halbuki buna en çok hak sahibiydiler; bunun ehliydiler. Allah Alîm’dir." Fetih suresi 26. ayet
"Rahimler’de sizi, nasıl dilerse biçimlendiren O’dur.O Hakîm Azîz’den başka ilah yoktur." Âli İmran suresi 6. ayet
"Allah, Âdem'e bütün isimleri öğretti. Sonra onları meleklere sunup: Eğer doğru söyleyenlerden iseniz bunların isimlerini bana bildirin.” dedi." Bakara suresi 31. ayet
"Allah: “Ey Âdem! Bunların isimlerini onlara bildir.” dedi. Âdem isimleri onlara bildirince, Allah meleklere: “Sema’nın ve Arz’ın Gaybını Ben bilirim; Ben, sizin açıkladıklarınızı da içinizde gizlediklerinizi de bilirim, dememiş miydim?” dedi. Bakara suresi 33. ayet
"En güzel isimler Allah'ındır. Öyleyse O'nu, onlarla çağırın. Ona yakışmayan isimlerle çağıran kimseleri bırakın. Onlar, yaptıklarının cezasını görecekler." Araf suresi 180. ayet
"Allah O'dur ki, kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. Esmâu-l Husnâ O'nundur." Taha suresi 8. ayet
"Güzel İsimler kendisinin olan, Müsavvir Bâri’ Hâlik Allah O’dur. Arz ve Sema’daki şeyler O’nu tesbih ediyor. Hakîm Azîz de O’dur." Haşr suresi 24. ayet
"Seni de Âlemler’e ancak Rahmet olarak gönderdik." Enbiya suresi 107. ayet
"İnsan’ı yarattı. Ona Beyan’ı öğretti." Rahman suresi 3,4. ayet
"O ki yarattı ve ‘Tesviye etti’. Ala suresi 2. ayet
"Ya o küfredenler görmediler mi ki, Sema ve Arz bitişiklerken biz onları ayırdık, hayatı olan her şey'i sudan yaptık, hâlâ inanmıyorlar mı?" Enbiya suresi 30. ayet
"De ki: “Göklerin ve yerin fıtratını belirleyen; herkesi yedirip içiren, fakat kendisinin yeme ve içmeye ihtiyacı olmayan Allah'tan başkasını mı veli edineceğim?” De ki: “Bana, teslim olanların ilki olmam emredildi ve sakın müşriklerden olma” buyruldu." Enam suresi 14. ayet
“Rabbim! Bana Mülk’den verdin. Olayların Yorumunu öğrettin. Arz ve Sema’yı yoktan ilk yaratan olarak sen, Dünya ve Âhiret’te benim Velimsin. Beni müslüman olarak vefat ettir! Beni Salihler’e kat!”. Yusuf suresi 101. ayet
"Resulleri dedi ki: “Sema’ya ve Arz’a belli bir Fıtrat veren, sizi, suçlarınızı bağışlamak için çağıran ve belirlenmiş bir Ecele kadar sizi erteleyen Allah hakkında mı kuşkudasınız?” Dediler: “Siz de ancak bizim gibi sadece bir Beşersiniz. Atalarımızın kulluk ettiklerinden bizi çevirmek istiyorsunuz. Öyleyse açık Bir Sultan getirin!”. İbrahim suresi 10. ayet
"Melekler’i ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan; Arz’ın ve Sema’nın Fatır’ı (Yaratan) Allah’a Hamd olsun! Ne dilerse, Yaratma’da ziyadeleştirir. Allah Kadir’dir." Fatır suresi 1. ayet
"De ki: “Ey Şehadet’in ve Gayb’ın bileni, Sema’nın ve Arz’ın yoktan ilk yaratanı Allah’ım! İhtilaf ediyor oldukları şeylerde senin kulların arasında sen hüküm verirsin!” Zümer suresi 46. ayet
"O Sema’yı ve Arz’ı yaradan, size kendilerinizden çiftler yapmış, En'amdan da çiftler, sizi o suretle üretip duruyor, onun misli gibi bir şey yoktur ve O Semî ,Basîr’dir." Şura suresi 11. ayet
"Zikr’i gerçekten Biz indirdik; Biz, onu elbette korumaktayız." Hicr suresi 9. ayet
"Sadece Biz diriltir ve Biz öldürürüz. Ve Varis olan da Biziz." Hicr suresi 23. ayet
"Biz gerçekten üzerinde olanları kupkuru Çorak Bir Toprak kılıcılarız." Kehf suresi 8. ayet
"O gün, kitap sayfalarını dürer gibi Göğü Düreriz. O’nu ilk yarattığımız gibi Yeniden Yaratacağız. Bu Biz'im Katımız’dan verilmiş bir Söz’dür. Kuşkusuz Sözümüzü yerine getiririz." Enbiya suresi 104. ayet
"Göğü Kendi Ellerimizle Biz kurduk, Kuşkusuz Genişletici olan elbette Biziz." Zariyat 47. ayet
"Üzerinde On Dokuz vardır." Müdessir suresi 30. ayet
"Dedi ki: “Ey İblis! İki Elim’le Yarattığıma seni Secde etmekten alıkoyan neydi? Böbürlendin mi, yoksa Alin’den (Yüceler) mi oldun?” Sad suresi 75. ayet
“Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı. Boş olan yeri ve içindekileri 6 günde yarattı. Gök ve yer bütün öğeleriyle tamamlandı. 7. güne gelindiğinde Tanrı yapmakta olduğu işi bitirdi. Yaptığı işten o gün dinlendi.” (Tevrat, Yaratılış 1:1-2, 2:1,2)
"Tanrı, “Kendi suretimizde, kendimize benzer insan yaratalım” dedi, “Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun”.Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı'nın suretinde yarattı. Onları erkek ve dişi olarak yarattı." (Tevrat, Yaratılış 1:26-27)
“Şabat Günü'nü kutsal sayarak anımsa.Altı gün çalışacak, bütün işlerini yapacaksın.Ama yedinci gün bana, Tanrın RAB'be Şabat Günü olarak adanmıştır. O gün sen, oğlun, kızın, erkek ve kadın kölen, hayvanların, aranızdaki yabancılar dahil, hiçbir iş yapmayacaksınız. Çünkü ben, RAB yeri göğü, denizi ve bütün canlıları altı günde yarattım, yedinci gün dinlendim. Bu yüzden Şabat Günü'nü kutsadım ve kutsal bir gün olarak belirledim." (Mısır'dan Çıkış 20:8-11)