DEV
Hint tanrıları ‘DEVA’ ile ayni kökten ‘DEV!’ Otuz üç bin Deva var! Yâni ‘Omurilik’ DEV!
KIYAMETNAME-M.H. ULUĞ KIZILKEÇİLİ
“DEV”
Biz ezelden ebede ALLAH’ın kuşağıyız!
Rûhumuz yukarıda, kendimiz aşağdayız!
RAHMÂN emrinde yedi saf hâlinde gezeriz!
Arzda çıkan Deccalı, Arz deviyle ezeriz!
Deccal’ın tek gözü var! Gördüğü sadece Arz!
Devin üçüncü gözü Gayb’ı görmek için farz!
‘“ALLAH her bir ismini rûhla nakletti mâdem!”’
‘“Gayb’ı ALLAH bilir”’ de bilmez olur mu Âdem!
O devin her devirde saklı kalır künyesi!
Onu açıklar ancak ‘“Son gün”’Arz’ın bünyesi!
‘“Kıyâmet günü”’ saklı! Biliyor musun niye?
Çünkü bu işlem olur Dünyâda her saniye!
Yâni ‘“Son gün”’ denen şey, senin Arzdaki sonun!
Arz, ise bu Arz değil! Adı vücûddur onun!
Sâf ateşten canınla toprak tene büründün!
Rûhla RAHMÂN, ateşle İblîs gibi göründün!
‘“Ayaklar soğudukça bir dev ayağa kalkar!”’ (x)
Rûha yakın can tasdik, uzak can eder inkâr!
‘“Secde edebilirse”’ olur Devin tayfası!
Edemezse ‘“Kitab”’dan koparılır sayfası!
Rûhsuz çıkan can hayvân şeklindedir, tapamaz!
Sezmeliydi komşuyken RABB’ine, nedir namaz!
Bu deccalı Dev değil! Pis içyüzü yargılar!
‘“Ateşte soyuldukça hayvan cildi sargılar!”’
‘“Yüzüstü sürüklenir ateşe hor ve hakîr!”’
‘“Alnındaki saçından çekilir o!”’ Ne tahkir!
En son, Ay’ın karanlık yüzüne dek sürünür!
Nihâyet ‘“İnsân cini”’ sûretine bürünür!
Bineksiz kalan özü bulur başka bir kalıp!
‘“Dumansız bir ateşten”’ tekrâr sâf bir can alıp!
Can vicdânın sesine uymuşsa zaman zaman!
Sola âittir! Önce verilmez ona aman!
‘“Cehenneme girmeyen olmayacak”’der âyet!
Yâni helâlleşmeye ilk edilir riâyet!
‘Yedi Gezegen’ geçer! Hep değişe değişe!
İnerken aldığını verir! Şaşar bu işe!
‘Yedi Gezegendir’ bil Cehennemin kapısı!
‘“Sol”’ tarafa dönmektir bak onların yapısı!
Çıktığında burçlara! Gelir can ilk hâline!
DEV ile sözleştiği o‘“Cennet”’ mahalline!
‘“Sağ”’a aittir artık! Burçlar döner ‘“Sağ”’ yöne!
Yeniden Arza iner! Geçmek için en öne!
Zîrâ ‘“En öne geçen”’,olur ‘“ALLAH’ın dostu!”’
DEV olup, merkezine Arzın serer o, postu!
O DEV, senin ‘“Fıtratın!”’ O kalıptan dokunduk!
Sana Rûh üfleyince, Âdem diye okunduk!
‘“Rûh üflemek”’, toprağa tohumu serpmek demek!
Çalış onu ağaç yap! ‘“Emeksiz yoktur yemek!”’
Rûh üflendikten sonra, bak Âdem aldatıldı!
Tohum henüz filizken bahçesinden atıldı!
Sen rahimde su iken, ‘“Yüzen Arş”’ şekil verdi!
Kendine benzer çizdi bu kalem! Aklın erdi!
Anladın ‘“Suda yüzen Arş”’ DEV imiş! Yâni RAB!
Rûhtan aşılanmayan tohum olurmuş harab!
Ama her bir meleken uyanırsa ölmeden!
Son nefesi verince, senden çıkar halk eden!
Devden hiç farkın kalmaz! Biter kendin ile harb!
Kâbe’ye giren için, olmaz ne şark ne de garb!
‘“Şark ve garbı olmayan merkez ağaç”’ olursun!
Oksijen tüpün çıkar! ‘“SEKÎNE”’yle solursun!
Hint tanrıları ‘DEVA’ ile ayni kökten ‘DEV!’
Otuz üç bin Deva var! Yâni ‘Omurilik’ DEV!
Devlerin devi, ayna ALLAH’ın ZÂT ismine!
Onu görmek istersen, bak kalbdeki resmine!
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
İZMİR – 16.10.1998
(x) Kur’an, 68.sûre, âyet : 42 ‘“İncik kemiğinden çıktığında”’
İsimlerin Ebced ilmine göre sayısal açılımları :
202 = ‘“RAB”’ ismine denk gelir.
92 = MUHAMMED + 110 = ÂLÎ'nin isimleri toplamı da = 202 = RAB ismine denk gelir.