HZ. MUHAMMED’İN (s.a.a.) VEFATI

“İnsânlığı aslına götürüp adım adım, Îsâ’nın yarım kalan nûrunu tamamladım!”

KIYAMETNAME-M.H. ULUĞ KIZILKEÇİLİ

Üstad M.H. Uluğ KIZILKEÇİLİ

"HZ. MUHAMMED’İN (s.a.a.) VEFATI"

A : SON ZAMANLARI

Hareket saatini iyice sezmiş gibi,

Sevecendi herkese karşı o din sâhibi!

Dalgın ve düşünceli! Ne bir gurur! Ne kurum!

Geçenlere diyordu “Aleyküm selâm” yavrum!

Sakalında var iken sade birkaç tel beyaz!

Görülüyordu onun çöktüğü her gün biraz!

Su içen develerin okşarken her birini!

Hatırlıyordu belki! İlk çobanlık devrini!

Dalıyordu bakarak uzun uzun Kâbe’ye!

Soyuyordu eşini çırçıplak bazan! Neye?

HAKK’ın baş yapıtını! Eyleyerek temâşâ,

Diyordu ‘gökte nûr var!’ ‘Yerde de Hûri hâşâ!’

Cenneti! Aşk çağını! Görmüş bir hâli vardı!

Yok idi belleğinin ne önü! Ne de ardı!

Kaşlar gür! Alın açık! Gözler zeki! Ve derin!

Bir Nûh gibiydi! Tatmış cilvesini kaderin!

Ağzı dua ederdi sürekli, için için!

En son konuşuyordu, hükmünü vermek için!

Karnına bir taş basıp pek az yemek yiyordu!

Eliyle yamadığı hırkayı giyiyordu!

Yere bağdaş kurardı! Tevâzu sığmaz akla!

Kendisi uğraşırdı koyunları sağmakla!

Her ne kadar olsa da artık o! Zayıf bir pîr!

Herkesten fazla oruç tutardı! Çekip tekbir!

B : VEDA

Bir ateşe tutuldu tam altmış üç yaşında!

Yeniden hatmederek Kur’anı göz yaşında,

Sancağı Zeyd’e verip dedi: “Oğlum! Göreyim!”

“Ben artık son fecrime kavuşmak üzereyim!”

‘“Lâ ilâhe illallah!” “Bu ölmez!” “Öl HAK için!”

Vardı o an gözünde bir hüznü için için,

Yuvasını terk eden ihtiyar bir kartalın!

ÂLÎ’nin koltuğunda, terler iken o alın,

Ardında bir cemaat! Önünde yeşil sancak!

Câmiye varabildi! Namaz vaktiydi ancak!

Dedi: “Hak RESÛL’üm ben! Gerçek benim her sözüm!

Başım secdede her an! ‘“Zikir”’dir benim özüm!”

“İnsânlığı aslına götürüp adım adım,

Îsâ’nın yarım kalan nûrunu tamamladım!”

Herşey fâni! Gün batar! Dağ toz olur! Su akar!

İnsân bir yağ kandili! Sönse de ALLAH yakar!

O zaman bir şeyh dedi: ‘Ey O HAKK’ın habibi!

Dünyâ görünce seni, bildi sensin tabibi!

Âlemi teşrifini, bir yıldız müjdeledi!

Kâfirin sarayından üç kuleyi eledi!

Senin bir eşin yoktur, asla şu loş kürede!’

O dedi: “Şimdi şu an semâ müzâkerede:”

“HAK, ölüm meleğiyle vaktimi konuşuyor!”

“Saatimin akrebi 12’ye koşuyor!”

“Şimdi dinleyin beni!” “Kırdımsa birinizi,

Kimin sırtında varsa, ufak bir değnek izi,

İşte sırtım!” Diyerek âsasını uzattı!

“Vurun” dedi! “Demeyin o mübârek bir zâttı!”

Halka doğru çevirdi o garib arkasını!

Resûl mührü görüldü! Açınca hırkasını!

Herkesin hıçkırıkla! Mühürlenmişti ağzı!

Bir ihtiyar dedi: ‘Kalk! Biz senden olduk râzı!’

‘Sen bizden ol da râzı!’ ‘Et o hakkını helâl!’

‘Yoksa o büyük günde!’ ‘Bize gülmez, o hilâl!’

O, acı bir düş görür gibi bunu dinledi!

Sonra birden silkinip, dalgın dalgın inledi!

“Toprak kalırdı beden! Vermeseydi o feyiz!”

Dedi:‘ “ALLAHÜ EKBER! O HAK!” “Biz bir zerreyiz!”

‘“Davetçi”’ izin ister! Edelim borcu eda!

ALLAH’a ısmarladık evlâtlarım elveda!

Ve gülümser yüzünde bir titreme dolaştı!

Dudakları oynarken rûhu HAKK’a ulaştı!

M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ

ANKARA – 1957

‘Viktor Hugo’dan tarafımdan çeviri’