Ravzatü’l Ahbab (Dostlar Meclisi) Kitabında Hz. Ali ve Ayşe
Resulullah'ın Ali'ye verdiği yetki, İslam tarihinin önemli olaylarından biridir. Bu olayda, Resulullah Ali'ye, belirli bir gruptaki kadınların boşanma yetkisini tevdi etmiş ve bu yetkiyi kullanmasını istemiştir. Bu olay, İslam tarihi açısından birçok açıdan önemlidir. Birincisi, Resulullah'ın Ali'ye duyduğu güveni ve ona verdiği büyük yetkiyi gösterir. İkincisi, Ali'nin Resulullah'a olan derin bağlılığını ve sadakatini ortaya koyar.
HANIF TÜRK
Ravzatü’l Ahbab (Dostlar Meclisi) Kitabında Hz. Ali ve Ayşe
Ravzatü’l Ahbab kitabı, İslam tarihinde önemli bir yere sahip olan olayları ve şahsiyetleri ayrıntılı bir şekilde ele almasıyla bilinir. Kitapta, Hz. Ali ve Ayşe arasında yaşanan gerginlikler ve bu gerginliklerin İslam tarihi üzerindeki etkileri derinlemesine incelenir.
Hz. Ali ve Ayşe arasındaki ilişkilerin karmaşık yapısı, Talha ve Zübeyr'in ordudan ayrılmalarıyla daha da derinleşmiştir. Bu ayrılmanın temel nedenleri arasında, Osman’ın öldürülmesi ve ardından yaşanan siyasi çekişmeler yer almaktadır. Talha ve Zübeyr'in, Hz. Ali'ye olan muhalefetleri, İslam toplumunda ciddi bir bölünmeye yol açmış ve bu durum Cemel Vakası ile sonuçlanmıştır. Cemel Vakası, İslam tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul edilir ve bu olay, Müslümanlar arasında derin çatışmalara neden olmuştur.
Bu tarihi olayın İslam dünyasında nasıl yankı bulduğu, Ravzatü’l Ahbab kitabında ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Olayın ardından, İslam ümmeti içinde yaşanan bölünmeler ve çatışmalar, İslam tarihinin sonraki dönemlerinde de önemli etkiler bırakmıştır.
Ayşe'nin Savaş Hazırlıkları
Ayşe'nin savaş hazırlıkları ve stratejisi, İslam tarihindeki önemli olaylardan biri olan Cemel Vakası'nda belirleyici bir rol oynamıştır. Ayşe, savaş meydanında liderlik vasfını ön plana çıkararak, ordusunun moralini yüksek tutmayı başarmıştır. Onun en dikkat çekici stratejik hareketlerinden biri, savaşın en ön safına kendi devesini yerleştirme kararını almasıdır.
Muharebenin seyri, Ravzatü’l Ahbab (Dostlar Meclisi) Kitabı'nda detaylı bir şekilde anlatılmaktadır. Savaşın başlamasıyla birlikte, taraflar arasında şiddetli çarpışmalar yaşanmış ve bu çatışmalar korkunç sahnelerle sonuçlanmıştır. Kesilen başlardan akan kan nehirleri gibi betimlemeler, savaşın ne denli korkutucu bir hale geldiğini gözler önüne sermektedir.
Ka’ab bin Suvar, İslam tarihinin önemli figürlerinden biridir ve Ravzatü’l Ahbab (Dostlar Meclisi) kitabında, Ayşe tarafından Hz. Ali'yi ve ordusunu barışa davet etme göreviyle öne çıkmaktadır. Bu görev, İslam toplumu içinde barışı tesis etme çabalarının bir parçası olarak değerlendirilmelidir.
Malik Eşter, Ka’ab bin Suvar'ın barış teklifini duyduğunda, stratejik bir değerlendirme yaparak ordusunun tepkilerini ve karşı hamlelerini planlamıştır. Bu barış çağrısı, savaşın gidişatında kritik bir dönüm noktası yaratmıştır. Malik Eşter'in ilk tepkisi, barış çağrısının arkasındaki gerçek niyetleri anlamaya yönelik olmuştur.
Emirel Müminin'in Endişesi
Emirel müminin, savaşın Ayşe'nin devesinin etrafında yoğunlaştığını fark ettiğinde, Ayşe'ye bir zarar gelmesinden endişe duydu. Bu endişe, onu Malik Eşter'e önemli bir emir vermeye itti. Emirel müminin, Malik Eşter'e devesinin yularını Basralıların elinden almasını emretti.
Malik Eşter, emri alınca hiç tereddüt etmeden kılıcını çekti ve devesinin yularını tutanların üzerine yürüdü. Devenin yuları Kaab'ın kardeşinin elindeydi ve Malik, kılıcıyla onun yuları tutan elini yere düşürdü. Ancak bu, Basralıları durdurmadı. Bir başka Basralı gelip yuları tuttu ve Malik onun da elini yere düşürdü.
Bu şekilde, tam yetmiş kadar Basralının elleri kesilerek yere düştü. Her yeni gelen Basralı, yuları tutmaya cesaret ettiğinde, Malik Eşter aynı sertlikle karşılık verdi. Sonunda, Basralılar bu kanlı mücadeleyi görüp devesinin yularından ellerini çektiler.
Durumu gören Emir-el Müminin, devenin ellerinin ve ayaklarının kesilmesini emretti. Abdurrahman bin Ebu Serd, emir gereği devenin bir ayağını kılıçla doğradı. Deve, üç ayağı üzerinde durmaya devam etti. Ardından diğer ayağını da kestiler, ve deve sinesini yere koyarak iki ayağı üzerinde durmaya çalıştı.
Ammar bin Yaser, devenin hevdecin iplerini kesip yere düşürdü. Basra leşkeri, devenin bu halini görünce korkuya kapılıp firar etti. Bu, savaşın seyrini değiştiren önemli bir gelişmeydi. Ol şahı velayet, firar edenlerin peşinden gidilmesine izin vermedi.
Aişe ve Muhammed bin Ebu Bekir
Aişe'nin kardeşi Muhammed bin Ebu Bekir, Aişe'nin yanına varmasını ve hiç kimsenin ona yaklaşmamasını sağladı.
Aişe'nin kardeşi Muhammed bin Ebu Bekir'e, Aişe'nin yanına varmasını ve hiç kimseyi ona yaklaştırmamasını emretti.
Aişe bu durumu fark edince: "Kimdir ol kişi ki? Resulullahtan başkasının el uzatmadığı yere el uzatır" diye sordu. Muhammed ise: "Ey kız kardeşim benim. Ey ümmül müminin sen ne iş ettin. Haremi nübüvvetin hürmetini şikeste kıldın. Niçin diğer müminlerin anneleri gibi perde-i ismetinde oturmadın?" diye yanıt verdi.
Emirel Müminin'in Müdahalesi
Bu sırada Emirel Müminin düldülün yönünü Aişe'ye çevirerek süratle yanına yaklaştı ve "Ey Aişe, Resulullah sana böyle mi emretti?" dedi. Aişe ise "Ey Ali sen kazandın affet." diye karşılık verdi.
Harb-i Cemel'in Ardından
Harb-i Cemel sona erince, Emirel Müminin (Ali bin Ebu Talib) bir karar aldı. Bu kararı uygulamak için İbni Abbas'ı görevlendirdi. Emirel Müminin, Aişe'nin Medine'ye geri dönmesini istiyordu ve bu mesajı iletmek için İbni Abbas'ı gönderdi.
Aişe Basra'da Abdullah bin Halef'in sarayına götürülmüştü. İbni Abbas, bu saraya ulaştı ve içeri girmek için izin istedi. Ancak Aişe, İbni Abbas'a izin vermedi. İbni Abbas, Emirel Müminin'in talimatını yerine getirmek zorunda olduğunu bildiğinden, izinsiz olarak içeri girdi.
Saraya giren İbni Abbas, etrafa bakındı. Gözü bir yastığa ilişti. Bu yastığı alıp üzerine oturdu ve Aişe'ye Emirel Müminin'in mesajını iletti: "Medine'ye geri dön."
İbni Abbas, Hz. Aişe'ye hitaben şöyle demiştir: “Eğer sen Resulullah'ın 'Buradan dışarı çıkma' dediği hanende olsaydın, senden izin almadan içeri girmezdim. O menzil, o menzildir ki; Hazreti Huda sana orada oturmanı emretti. Sen her ikisini de terk ettin. Benim sünneti terkim, senin farizeyi terkin yanında çok hafif kalır.”
Bu sözler, İbni Abbas'ın Aişe'yi, Allah ve Resulü'nün emirlerine uymadığı için eleştirdiğini gösterir.
İbni Abbas'ın şu sözleri de dikkat çekicidir: “Hâlâ şimdi senin için muhakkak ve mukarrer olan izzet ve şeref, Resulullah'ın eşi olman sebebiyledir. Yoksa sen heseb ve nesep cihetiyle Beni Haşim'den daha ekrem ve muteber değilsin.”
Emirel Müminin Ali'nin Ayşe'nin Yanina Gitmesi
Cemel harbinden sonra Emirel Müminin Ali, Aişe’nin menziline teşrif buyurdular. Aişe, Basra hatunlarından bazılarıyla birlikte ağlıyorlardı. Emirel Müminin, rifk ile onlara muamelede bulundu ve durumu değerlendirdi.
Emirel Müminin, Aişe'ye hitaben, 'Evlerinizde oturun' ayetine mütemessil olmayıp, haline münasip olmayan işlere kalkıştığını belirtti. Bu sözler, Aişe'nin Resulullah’a yakınlığını bilen biri olarak, onun tavsiyelerini göz ardı ettiğini ifade ediyordu. Ali, Aişe'ye, 'Sen de işitmiştin Resulullah benim hakkımda: Ben kimin dostuysam Ali de onun dostudur. Allah’ım onun dostunun dostu, düşmanının düşmanının düşmanı ol,' dedi.
Ali'nin bu sözlerinden sonra, Aişe'ye dinde müminlerin anası olduğunu hatırlatarak, neden perde-i ismetini dürdüğünü sorguladı. Ali, 'Neyleyim ki geçen geçti. Şimdiki halde doğru olanı yapmalısın. Emri semedaniye dönmelisin,' diyerek, Aişe'yi doğru yola dönmeye davet etti. Bu karşılaşma ve Ali'nin uyarıları, İslam tarihi açısından önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir.
Bu olay, Cemel Savaşı'nın ardından yaşanan önemli bir gelişmedir. Emirel Müminin Ali'nin Aişe’ye karşı gösterdiği anlayış ve sabır, tarihi bir öneme sahiptir.
Ganimetlerin Dağıtımı Olayı
Ayşe'nin , Peygamber Efendimizden ganimet malı talep etmesi ve bu hususta ısrarcı olması üzerine yaşanan olay, İslam tarihinin dikkat çeken hadiselerindendir. Peygamber Efendimiz, ganimet mallarını adaletli bir şekilde halka dağıtırdı. Ancak bu dağıtım sırasında, Ayşe ve diğerleri de bu mallardan pay istemiş ve bu konuda ısrarcı olmuşlardır.
Hz. Ali, bu ısrar karşısında Peygamber Efendimizin üzülmesini istememiş ve duruma müdahale etmiştir. Ayşe'ye ve diğerlerine, “Resulullahı niçin üzersiniz?” diyerek onlara çıkışmıştır. Bunun üzerine, Ayşe ve diğerleri Hz. Ali'ye karşı sert sözler sarf etmişlerdir. Hz. Ali ise onlara, Tahrim Suresi'nin 5. ayetini okuyarak cevap vermiştir: “Eğer o sizi boşarsa Rabbi ona, sizden daha iyi, kendini Allah’a veren, inanan, sebatla itaat eden, tövbe eden, ibadet eden, oruç tutan dul ve bâkire eşler verir.”
Bu olayın ardından, Ayşe ve diğerlerinin hoşnutsuzluğunu daha da belirgin hale getirmesi üzerine, Peygamber Efendimiz gazaba gelmiştir. Peygamberimiz, Hz. Ali'ye dönerek, “Ey Ali bunların boşamasını senin kabzei iradene tevzi eyledim ve seni kendime tevkil eyledim. Sen bunlardan hangisini benim adıma tadlik eylersen onun ismi Nisâun Nebi defterinden mahf ola” diyerek, meseleyi Hz. Ali'nin iradesine bırakmıştır.
Resulullah'ın Ali'ye verdiği yetki, İslam tarihinin önemli olaylarından biridir. Bu olayda, Resulullah Ali'ye, belirli bir gruptaki kadınların boşanma yetkisini tevdi etmiş ve bu yetkiyi kullanmasını istemiştir.
Bu olay, İslam tarihi açısından birçok açıdan önemlidir. Birincisi, Resulullah'ın Ali'ye duyduğu güveni ve ona verdiği büyük yetkiyi gösterir. İkincisi, Ali'nin Resulullah'a olan derin bağlılığını ve sadakatini ortaya koyar.
AYŞE'NİN BASRA'DAN MEDİNE'YE GEÇİŞİ
Emirel Müminin Basra hatunlarından yetmiş hatunun bu yolculukta Aişeye eşlik etmelerini emreyledi. Ayrıca bu yetmiş hatunun kendilerini setr eylemelerini, kadın olduklarını gizlemelerini emreyledi. Başlarına emame sarınıp, bellerine kılıç kuşandılar. Ellerine mızraklar alıp birer erkek savaşçı kılığına büründüler. Muhammed Bin Ebu Bekir de bu yolculukta Aişeye eşlik etmekle görevlendirildi. Emirel Müminin bizzat kendisi mahremi Resulullahı hörmet ve ihtiramla Basra’dan uğurladı.